Hiçbir Gece

6 out of 10 stars (6 / 10)

Film ile ilgili künye, özet ve değerlendirmeler aşağıdaki gibidir.

Filmin Künyesi:

Hiçbir Gece | Yönetmen: Selim İleri / Senarist: Ayşe Şasa, Levent Dönmez, Selim İleri / Oyuncular: Hülya Koçyiğit (Sevda Tanyeri), Murat İlker (Bahadır), Gülsen Tuncer (Ayten), Yavuz Savaş (Macit), Cem Meto (Oğuz), Levent Kurumlu (Nuri), Güzin Çorağan (Yönetmen Gülçin Yöner), Bülent Oran (Senarist Fikret), Gül Yalaz (Sevda’nın Arkadaşı), İsmet Ay (Konuk Oyuncu), Güler Ökten (Nurperi Teker), Levent Dönmez (Konuk Oyuncu), Kamran Usluer (Doktor Nedim), İlkay Saran (Rikkat), Akın Tunç (Selim), Murat Soydan (Konuk Oyuncu), Romalı Perihan (Suna), Cevat Kurtuluş (Konuk Oyuncu), Pınar Kür (Konuk Oyuncu), Günay Güner (Konuk Oyuncu), Gül Kurtaran, Hülya Turan, Levent Kurumlu, Yavuz Arlısu, Hami Çağdaş / Türkiye / 1989 / Renkli / 57´ 

Özet:

Filmde, orta yaşlı bir kadınla genç bir adam arasındaki ilişki anlatılır. Sevda başarılı ve sevilen bir sinema oyuncusudur. Ancak bu başarı onu tatmin etmemektedir. Eşinden ayrılmış, kendini tekrar eden senaryolardan zevk almamaya başlamıştır. Tüm çevresi, Sevda’nın kendini çevreleyen hayattan koptuğunun farkındadır. Gürültüden ve kalabalıktan kaçmak için içkiye sığınmaktadır. Bir akşam barda diğerlerinden farklı biriyle karşılaşır. Bahadır samimidir. Onun yakınlığı Sevda’nın yalnızlığına iyi gelmektedir. Bu ilişki Sevda’yı bir yandan iyileştirirken, öte yandan kalbinde yeni yaralar açacaktır.

Not: Yukarıdaki paragraf TSA sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Filmi genel anlamda vasat buldum.
  • Oyuncu kadrosu iyi ama sinema dili anlamında eksiklikleri var gibi.
  • Belki Selim İleri tarafından yazılmış bir kitap olsa etki gücü daha yüksek olurdu.
  • “Bizimkiler” (Proje: Umur Bugay) dizisi ile tanıdığımız Ulviye (Güzin Çorağan) ve Cem (Akın Tunç) karakterlerini burada görmek güzel. 
  • Sevda ile Bahadır arasındaki ilişki “Dağınık Yatak”(Yönetmen: Atıf Yılmaz) filmindeki Meryem ile İsmail arasındaki ilişkiyi hatırlatır.
  • “Sevdakondu”

Mutlu Lazzaro

Mutlu Lazzaro filminde Lazzaro (Adriano Tardiolo)

Mutlu Lazzaro filmi ile ilgili künye, sinopsis ve değerlendirmeler aşağıdaki gibidir.

Filmin Künyesi:

MUTLU LAZZARO | HAPPY AS LAZZARO | LAZZARO FELICE | Yönetmen: Alice Rohrwacher / Senarist: Alice Rohrwacher/ Oyuncular: Adriano Tardiolo (Lazzaro), Luca Chikovani (Tancredi’nin Küçüklüğü), Nicoletta Braschi (Marchesa Alfonsina De Luna), Alba Rohrwacher (Antonia’nın Büyüklüğü), Sergi Lopez (Ultimo), Tommaso Ragno (Tancredi’nin Büyüklüğü), Agnese Graziani (Antonia’nın Küçüklüğü) / İtalya / 2018 / Renkli / 125´ 

Sinopsis:

Alice Rohrwacher’in Cannes’da ödül kazanan son filmi, günümüz dünyasını mistik öğelerle ele alan bir dostluk hikâyesi anlatıyor. Düz bir zaman çizgisi izlemeyen ve Super16 filmle çekilen Mutlu Lazzaro, filme adını da veren genç çiftçi Lazzaro’yu takip ediyor. Cenneti andıran bir köyde yaşayan iyilik timsali Lazzaro, en yakın arkadaşı asilzade Tancredi’yi aramak için hem mekânı hem de zamanı aşmayı göze alıyor. Cannes’da En İyi Erkek Oyuncu ödülü için adı çokça geçen Adriano Tardiolo, mucizesiz bir aziz kadar masum Lazzaro rolündeki performansıyla öne çıkıyor. The Wonders / Mucizeler filmini 2014 Filmekimi’nde izlediğimiz, İtalya sinemasının yükselen yeteneklerinden Alice Rohrwacher’in insanın ruhuna işleyen filmi, hem tarzı hem de konusuyla Pasolini’nin yapıtlarını anımsatıyor.

Not: Yukarıdaki paragraf FilmEkimi sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Filmi genel anlamda vasat buldum.
  • Lazzaro’nun yavaşlığı filmin de yavaş akmasına neden olmuş sanki.
  • Filmden bir replik: “İnsanlar da hayvanlar gibidir. Serbest bırakıldıklarında köle olduklarını anlarlar.”
  • Yönetmenin bir önceki kurmaca uzun metraj çalışması “Mucizeler” daha başarılı bir filmdi.  Filmle ilgili Öylecine Bir Aşk sayfasındaki yazıya buradan erişebilirsiniz.
  • Köylülerin “marabalık” düzeninin kalkmış olduğundan haberdar olmaları “Kibar Feyzo” (Yönetmen: Atıf Yılmaz) filmini hatırlatır.

Mutlu Lazzaro Filmi için Öylesine İsim Önerileri 

  • “Lazzayanna”
  • “Marki’nin Köpeği”
  • “Aziz Topraklar Üzerinde”
  • “Kibar Lazzaro”

 

Sarayın Gözdesi

Sarayın Gözdesi filminde Kraliçe Anne (Olivia Colman)

Sarayın Gözdesi filmi ile ilgili künye, sinopsis ve değerlendirmeler aşağıdaki gibidir.

Filmin Künyesi:

SARAYIN GÖZDESİ | THE FAVOURITE | Yönetmen: Yorgos Lanthimos / Senarist: Tony McNamara, Deborah Davis / Oyuncular: Olivia Colman (Anne, Kraliçe), Emma Stone (Abigail), Rachel Weisz (Sarah), Nicholas Hoult (Harley), Joe Alwyn (Masham), James Smith (Godolphin), Mark Gatiss (Lord Marlborough) / ABD / 2018 / Renkli / 119´ 

Sinopsis:

The Favourite, 18. yüzyılın başlarında İngiltere’de hüküm süren Kraliçe Anne’in kraliyet entrikaları, ihtirasları, kıskançlıkları ve ihanetleri içeren müstehcen ve iğneleyici hikayesini anlatıyor. Hikayenin merkezindeki Kraliçe’nin sırdaşı, danışmanı ve gizli sevgilisi olan Marlborough Düşesi Sarah Churchill ile olan ilişkisi, Düşes’in genç kuzeninin gelmesiyle tepetaklak olur. Kraliçe ve sarayı etkilemeye çalışan iki kadın arasındaki güç dengeleri çok geçmeden değişecektir.

Not: Yukarıdaki paragraf Kadıköy Sineması sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Genel anlamda filmi başarılı buldum.
  • Oyunculuklar başarılı.
  • Filmin görsel atmosferindeki renk kullanımı çok karanlık olmuş.
  • Bir Lanthimos filmi olduğu zaman zaman hissedilse de tam anlamıyla bir Lanthimos filmi diyemeyiz.
  • Sarah ve Abigail, Kraliçe için adeta “İyi Melek” ve “Kötü melek” figürlerini temsil eder. Bu temsil yapılırken Kraliçe onları tam tersi şekilde yorumlar: Sarah (Kötü Melek) – Abigail (İyi Melek)
  • Sarah ve Abigail rakibelerini avcılık buluşmaları hem artan gerilimi hem de boynuzun (Abigail) kulağı (Sarah) geçmesini gözlemlemek açısından güzel sahneler olmuş.
  • Kraliçe’nin on yedi tavşanı “Battal Gazi Destanı” (Yönetmen: Atıf Yılmaz) filminde Battal’ın (Cüneyt Arkın), babasının intikamı için peşine düştüğü on yedi yarayı hatırlatır.

Sarayın Gözdesi Filmi için Öylesine İsim Önerileri 

  • “Grotesk”
  • “Gez Gözde Arpacık”

 

Newton

image

Filmin Künyesi:

NEWTON | NEWTON | NEWTON | Yönetmen: Amit V. Masurkar / Senarist: Mayank Tewari, Amit V. Masurkar / Oyuncular: Rajkummar Rao (Newton Kumar), Anjali Patil (Malko), Pankaj Tripathi (Aatma Singh), Raghubir Yadav (Loknath) / Hindistan / 2017 / Renkli / 106´

Sinopsis:

Dünya prömiyerini Şubat ayında Berlin Film Festivali’nde Forum bölümünde yapan ve burada ödül kazanan Newton, Hindistan’da seçim zamanı tarafsızlığını ve adaleti korumaya çalışan idealist bir memurun hikâyesini mizahi bir bakış açısıyla anlatıyor. Gönüllü seçim memuru Newton, sık ormanlarla kaplı Chhattisgarh eyaletinde, bir köydeki sandığa gözlemci olarak atanır. Ancak, helikopterle ulaşılan bu köyde seçmenlerden bürokratlara, Maocu teröristlerden güvenlik görevlilerine önüne birçok engel çıkacaktır. Newton demokrasi ve idealler hakkında sivri bir kara komedi.

Not: Yukarıdaki paragraf İKSV sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Filmi oldukça başarılı buldum.
  • Oyunculuklar başarılı.
  • Hindistan usulü “İtirazım Var” (Yönetmen: Onur Ünlü) filmi gibi olmuş.
  • Filmden bir replik: “Newton’san Newton’luğunu bil, Einstein’lik taslama”
  • Filmin mizahi dilindeki hiciv, taşlama üslubu Onur Ünlü’yü çağrıştırıyor.
  • Newton’un dürüstlüğünde “Dolap Beygiri” (Yönetmen: Atıf Yılmaz) filmindeki Memur Ali (İlyas Salman) havası var.

Véronique’in İkili Yaşamı

image

Filmin Künyesi:

VÉRONİQUE’İN İKİLİ YAŞAMI | LA DOUBLE VİE DE VÉRONİQUE | Yönetmen: Krzysztof Kieslowski / Senarist: Krzysztof Kieslowski, Krzysztof Piesiewicz / Oyuncular: Irène Jacob (Weronika / Véronique), Philippe Volter (Alexandre Fabbri), Sandrine Dumas (Catherine), Aleksander Bardini (Orkestra Şefi) / Polonya / 1991 / Renkli / 98´

Sinopsis:

İki farklı şehirde (Fransa ve Polonya’da), paralel iki kızın doğumundan beri 20 sene geçmiştir. Ortak hiçbir şeyleri yoktur, ne bir baba, ne bir anne ne de büyükanne veya büyükbaba, aileleri de hiç tanışmamıştır. Ancak birbirlerinin aynısıdırlar: ikisi de solaktır, çıplak ayakla yürümeyi sever ve altın yüzükleri gözkapaklarına değer. En önemlisi ise ikisinin de muhteşem, eşsiz sesleri, gelişmiş müzikal algıları ve tespit etmesi zor kalp gelişim bozuklukları vardır. Biri, farkında olmadan diğerinin deneyim ve bilgeliğinden faydalanır. Ayrıca ne zaman biri kendini bir şeyle yaralarsa, diğeri yaralayan objeyle temastan kaçınır. Bu basit ve duygusal bir aşk hikayesidir. Diğerinin vücudunda ve ruhunda devam etmesi için bir varlığın sona ermesinin hikayesidir.

Not: Yukarıdaki paragraf Başka Sinema sayfasından alınmıştır.

Artılar

  • Filmi oldukça beğendim. Başarılı bir film olmuş.
  • Müzikler oldukça başarılı.
  • Oyunculuk performansları, görüntü yönetimi ve görsel atmosfer iyi.
  • Senaryo ve hikaye kurgusunu beğendim.

Eksiler

  • Bulunamadı.

Keşif

  • Tren seyahatinde ilk Véronique’nin elindeki küreden etrafı ters olarak gösteriyor kamera bizlere. Belki de diğer Véronique’nin yansımasıdır bu.
  • İki Véronique’nin de karakteristik özellikleri benzemekte: Müziğe olan ilgi, aşık olmak, baba-kız ilişkisi…
  • Bir “kadın” filmi olma anlamında Atıf Yılmaz’ı yad ettirdi film.
  • Véronique karakterlerini canlandıran oyuncuyu görsel olarak Sermin Hürmeriç’e (Film: Muhsin Bey; TV Dizisi: Ekmek Teknesi)benzettim nedense.

Öylesine

  • “Véronique’in Tuhaf Vakası”

Çöldeki İzler

image

Filmin Künyesi:

ÇÖLDEKİ İZLER | TRACKS | Yönetmen:  John Curran  / Oyuncular:  Mia Wasikowska (Robyn Davidson), Adam Driver (Rick Smolan), Emma Booth (Marg), Melanie Zanetti (Annie), Jessica Tovey (Jenny), Rainer Bock (Kurt Posel), Carol Burns (Bayan Ward), Robert Coleby (Pop), Tim Rogers (Glendle), Bryan Probets (Geoff), Roly Mintuma (Eddie), John Flaus (Sallay), Felicity Steel (Gladdy), Darcy Crouch (Tolly), Daisy Walkabout (Ada)  / İngiltere, Avustralya / 2013 / Renkli / 110´

Sinopsis:

John Curran’ın yeni filmi Tracks, Avustralyalı yazar Robyn Davidson’ın kendi anılarını kaleme aldığı aynı adlı kitabından bir uyarlama. Mia Wasikowska’nın Davidson’ı canlandırdığı film, yazarın köpeği ve dört deveyle 1977 yılında Avustralya çöllerinde yaptığı yolculuğu konu alıyor. Adam Driver ise, Davidson’ın yolculuğunu kaydeden National Geographic fotoğrafçısı Rick Smolan rolünde. Film büyüleyici görüntüler eşliğinde nefes kesici bir yolculuğu anlatırken; genç bir kadının meydan okuyuşuyla feminizmden, hikâyenin geçtiği coğrafya nedeniyle sömürgeciliğe kadar pek çok temaya da değiniyor. Yönetmen John Curran, New York’tan Avustralya’ya yerleştiği dönemde, 80’li yıllarda keşfetmiş Robyn Davidson’ın kitabını. Genç kadının bir anlamda kendisini de keşfetmek için yaptığı bu yolculuğu, kendi yolculuğuna çok yakın bulan Curran, yıllar sonra bu uyarlamayı yapmaktan büyük heyecan duymuş.

Artılar

  • Mia Wasikowska’nın oyunculuğunu oldukça başarılı buldum.
  • Gökyüzünden yapılan görüntü çekimlerini başarılı buldum.
  • Genel anlamda film için vasatın biraz üstü diyebilirim.

Eksiler

  • Müzik kullanılmayıp sadece doğanın kendi sesini dinlesek daha mı iyi olurdu diye düşündüm.
  • Robyn’in babası ve ablasının filmdeki varlığı/etkisi çok zayıf geldi bana.
  • Yolculuk öncesinde Robyn’in yanına uğrayan arkadaşlarının kısa süreli rock müzik etkinliği tüm o melankolik havayı bozuverdi 🙁

Keşif

  • Robyn’in bu yolculuğu belki de onun annesini ya da ilk köpeğini arama hikayesi bir açıdan da.
  • Yolculuk sırasında Robyn’in karşılaştığı Eddie karakteri dikkatimi çekti. Oranın bir yerlisi olan Eddie genellikle kendi dilince bir şeyler konuşur ve Robyn onunla bir şekilde anlaşır. Bu durum bana “Yoksul” (Yönetmen: Zeki Ökten) filminde Yoksul (Kemal Sunal) ile sürekli tesbih çeken, dua eden ama normal şekilde konuşamayan (büyük ihtimalle dilsiz) Hacı (Mustafa Suphi Baltacı) arasındaki ilişkiyi hatırlattı.
  • Dayanamıyorum diye çıldıran Robyn yangınını Rick ile yaptığı bir sevişme ile söndürüp yolculuğuna kaldığı yerden devam ediyor.
  • Çölün ortasındaki arayış teması bana “Nokta” (Yönetmen: Derviş Zaim) filminde Tuz Gölü’ndeki arayışı hatırlattı.
  • Robyn’in çöl yolculuğu sırasınca karşılaştığı ve ona yardımcı olan karakterleri onun hayatındaki diğer kişilerle aşağıdaki gibi ilişkilendirebiliriz.
    Eddie – Deve bakıcılığını öğreten Afganlı adam
    Yaşlı çift – Anne ve Babası
    Yerli kadınlar – Yakın arkadaşları
  • Bu film bana benzer şekilde gerçek bir olaya dayanan bir yolculuk hikayesi anlatan “Kon-Tiki” (Yönetmen: Joachim Roenning , Espen Sandberg) filmini hatırlattı. Kon-Tiki filminde Norveçli kaşif Thor Heyerdahl’ın Pasifik Okyanusu’nu 1947’de 5 kişilik bir ekip ile geçme hikayesi anlatılmıştı. Kon-Tiki filmini bu filme göre daha başarılı buldum.
  • Develerin bir ara kaybolması durumu bana “Tosun Paşa” (Yönetmen: Kartal Tibet) filmini hatırlattı. O filmde gerçekten develer Şaban’ın (Kemal Sunal) eşeğine uyup ortalıktan kaybolmuşlardı. İyi ki bu filmde Robyn’in köpeği Diggity’ye uyup da kaybolmadı develer 🙂

Öylesine

  • “Çöller Kızı Robyn”
  • “Çöl dedi gözlerim”
  • “İzler çölün aynasıdır”
  • Çöl yolculuğu için kararlı olan “Develi Kadın” Robyn için “Kibar Feyzo” (Yönetmen: Atıf Yılmaz) filminde bir sahnede geçen şu şekildeki bir sesleniş nasıl olurdu acaba : “Hele sen ne diysen Sekine Kadın” 🙂

Birlikte Kalabilmek İçin Reçeteler

image

Filmin Künyesi:

BİRLİKTE KALABİLMEK İÇİN REÇETELER | CILANTRO Y PEREJIL | Yönetmen:  Rafael Montero  / Oyuncular:  Arceila Ramirez (Susana Limón), Demian Bichir (Carlos Rodríguez), German Dehesa (Psikiyatrist), Rodolfo Arias (Enrique), Maya Mishalska (Vicky), Juan Manuel Bernal (Jorge), Alpha Acosta (Nora/Alpha), Angélica Aragón (Teresa), Alfredo Sevilla (Rodrigo), Leticia Huijara (Melita), Plutarco Haza (Francisco), Mercedes Pascual (Adela), Alejandro Bichir (Genaro), Luis Felipe Tovar (Pablo), Felipe Colombo (Carlitos), Sherlyn (Mariana), Simón Guevara (Taquero)  / Meksika / 1997 / Renkli / 94´

Sinopsis:

Aşk ve ilişkiler, aynı aileye mensup üç kadının gözünden anlatılıyor. Susana on senelik ilişkisini bitirme kararı alırken, küçük kardeşi Nora bu ayrılığı bir film projesi olarak çeker, bu arada kendisi de müzisyen sevgilisiyle ilişkisi sorgular. Büyükanneleri ise yaşlı bir centilmene aşık olmuştur.

Artılar

  • Genel anlamda beğendiğim ve eğlenceli bulduğum bir film oldu.
  • Hemen hemen tüm oyunculuklar başarılıydı. Arceila Ramirez ve Demian Bichir ise birer adım daha öne çıkıyorlar.

Eksiler

  • Yönetmen ikili ilişkileri 3 pencereden/koldan göstermek istemiş : Susana, Kız kardeşi Nora ve büyükanneleri. Susana dışındaki kısımlar sanki çok sönük kalmış.
  • Kamerayı kullanma biçimi ve çekim açılarını pek beğenmedim.
  • Carlos’un ailesinden hiç kimseyi filmde göremiyoruz.

Keşif

  • Carlos’un kişniş ile maydanozu ayırt edememe konusu film boyunca kullanılıyor. “Kişniş idi Maydanoz idi” “Kişniş idi Maydanoz idi” … 🙂
  • Filmden bir replik: “Acı çekmek sanatımız (Meksika toplumuna ithafen)”
  • Nora’nın çektiği belgesel görüntülerin film içerisine serpiştirilme fikri ve uygulaması güzel olmuş.
  • Bu film bana “Ne Olacak Şimdi” (Yönetmen: Atıf Yılmaz) ile “Aşık Oldum” (Yönetmen: Ertem Eğilmez) filmlerinin bir karışımı gibi geldi sanki.
  • Psikiyatristin ara ara filmde göründüğü ve özellikle kadın-erkek ilişkileri hakkında bilgiler verdiği bölümler güzeldi. Yalnız psikiyatristin bunu Meksika toplumu ile kısıtlamasına gerek yoktu 🙂 Tüm dünya için ortak olan dertler bence.
  • Susana kendisine aşık olan gencin tezini okumaktadır bir sahnede. Genç artık daha fazla dayanamaz ve doktorasını vermek için hemen çalışmalara başlar 🙂
  • Susana ile Carlos arasındaki ilişkide çatlaklar, bir süre yalnız yaşama ve bu süreçte yeni aşklara yelken açma gibi temalar bana “Bu Aşk Fazla Sürmez” (Yönetmen: Dan Mazer) filmini hatırlattı.
  • Filmde cinsellik ve erotizm dozunda kullanılmış.
  • Vicky karakteri filmin temposuna olumlu yönde katkı yapmış.

Öylesine

  • “Kırılgan Bir Aşk Hikayesi”