Ayrı Dünyalar

6 out of 10 stars (6 / 10)

Film ile ilgili künye, özet ve değerlendirmeler aşağıdaki gibidir.

Filmin Künyesi:

Ayrı Dünyalar | Yönetmen: Orhan Aksoy / Senarist: Fuat Özlüer, Erdoğan Tünaş / Oyuncular: Cüneyt Arkın (Fırtına Kemal), Gülşen Bubikoğlu (Aslı), Turgut Özatay (Amansız Tayyar), Şükriye Atav (Çiçekçi Fatma, Aslı’nın Babaannesi) , Nubar Terziyan (Halim), Necdet Tosun (Aşçı), Hüseyin Kutman (Komiser), Bülent Kayabaş (Kemal’in Adamı), Kayhan Yıldızoğlu (Kemal’in Adamı) , Hüseyin Zan (Kemal’in Adamı), Diler Saraç (Kemal’le Yemek Yiyen Kadın), Şener Şen (Kumarbaz), Süheyl Eğriboz (Tayyar’ın Adamı), İhsan Gedik (Tayyar’ın Adamı), Kudret Karadağ (Tayyar’ın Adamı), Tevfik Şen (Tayyar’ın Adamı), Yusuf Sezer (Maraşlı), Aydın Haberdar (Kemal’in Adamı), Osman Han (Kemal’in Adamı), Erdoğan Seren (Kemal’in Adamı), Nilgün Bubikoğlu (Aslı’nın Arkadaşı), Mehtap Ar (Aslı’nın Arkadaşı), Sabahat İzgü (Kumarbaz), Ekrem Dümer (Aslı’nın Babası), Niyazi Gökdere (Haraç Kesen Adam), Abdi Algül (Haraç Kesen Adam), Faik Coşkun (Meyhaneci), İhsan Özenç (Garson), Ayten Koçak (Hemşire), Mustafa Yavuz (Kemal’in Adamı), Filiz Ersürer (Aslı’nın Arkadaşı), Müşerref Çapın (Okul Görevlisi), Muammer Gözalan (Doktor) / Türkiye / 1974 / Renkli / 96´ 

Özet:

Filmde, birbirini seven ama birleşmeleri mümkün olmayan bir çiftin hikâyesi anlatılır. Hukuk fakültesinde öğrenci olan Aslı, babaannesi ile yaşar. Babası uzun süredir hapistedir. Aslı, arkadaşlarına babasının hapiste olduğunu söyleyemez. Arkadaşları ise yılbaşı partisinde Aslı’nın babasıyla tanışmak ister. Söylediği yalan yüzünden çaresiz kalan Aslı, bu duruma çok üzülür. Okuldan çıktığı bir gün küçük bir trafik kazası geçirir. Bu vesileyle Kemal adında bir adamla tanışır. Bir kabadayı olan Kemal, gece kulübü ve kumarhane işletir. Aslı, Kemal’den yardım talep eder. Bir gece babası rolüne girip arkadaşlarıyla tanışmasını ister. Kemal de Aslı’nın isteğini yerine getirir ve onun bütün arkadaşlarıyla tanışır. Aslı kendisine yardım eden Kemal’le imkânsız bir aşk yaşayacaktır.

Not: Yukarıdaki paragraf TSA sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • “Fırtına Öncesi Sessizlik”
  • “Aslı Gibidir”

Ahlat Ağacı

image

8.5 out of 10 stars (8,5 / 10)

Filmin Künyesi:

AHLAT AĞACI | THE WILD PEAR TREE | Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan / Senarist: Nuri Bilge Ceylan, Ebru Ceylan, Akın Aksu / Oyuncular: Doğu Demirkol (Sinan Karasu), Murat Cemcir (İdris Karasu, Sinan’ın Babası), Bennu Yıldırımlar (Asuman Karasu, Sinan’ın Annesi), Akın Aksu (İmam Veysel), Ercüment Balakoğlu (Sinan’ın Dedesi Ramazan, Asuman’ın Babası), Hazar Ergüçlü (Hatice), Öner Erkan (İmam Nazmi), Özay Fecht (Sinan’ın Anneannesi Hayriye, Asuman’ın Annesi), Serkan Keskin (Yazar Süleyman), Asena Keskinci (Yasemin Karasu, Sinan’ın Kardeşi), Tamer Levent (Sinan’ın Dedesi Recep, İdris’in Babası), Ahmet Rıfat Şungar (Ali Rıza), Kubilay Tunçer (İlhami, Kumcu), Kadir Çermik (Belediye Başkanı Adnan)  / Türkiye / 2018 / Renkli / 188´

Sinopsis:

Bazıları için taşra, tüm umutların eninde sonunda yalnızlıkla kesiştiği bir sürgün yeridir. Tıpkı babaların ve oğulların kesişen kaderleri gibi, tüm umutların, hayallerin, çaresizlikle kesiştiği hudutsuz bir sürgün yeri… Prömiyerini yaptığı Cannes Film Festivali’nde dakikalarca ayakta alkışlanan Ahlat Ağacı, Sinan’ın hikayesine odaklanıyor. Üniversiteyi bitiren Sinan yazdığı kitabı bastırmak için gereken parayı bulmak için memleketine dönecek ve burada hem ailesi hem de geçmişiyle yüzleşecektir.

Not: Yukarıdaki paragraf Başka Sinema sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Filmi oldukça beğendim. Nuri Bilge Ceylan yine güzel bir şahesere imza atmış.
  • Oyunculuklar başarılı. Özellikle de baş roldeki Sinan karakterine hayat veren Doğu Demirkol güzel bir performans sergilemiş.
  • Görüntü yönetimi başarılı. Tüm Nuri  Bilge Ceylan filmlerinde olduğu gibi yine muazzam kareler var.
  • Diyaloglar çok başarılı yazılmış. Diyaloglardaki mizahi ton yönetmenin diğer filmlerine nazaran burada daha yüksek.
  • Filmin finalini başarılı ve sarsıcı buldum.
  • Senaryo bir bütün olarak ele aldığında başarılı. Fakat bazı karakterlerin, olayların incelemesinde eksiklikler de söz konusu.
  • Film içerisinde Sinan’ı farklı karakterlerle uzun diyaloglu sahnelerde izliyoruz. Benim en beğendiğim iki sahne ise İmamlar ve Yazar Süleyman ile olan kısımlar.
  • Film hem bir baba oğul  hikayesi hem de bundan daha fazlası aslında. Sinan’ın ailesiyle, taşrayla ile olan çatışması da çokça anlatılmakta.
  • Sinan’ın Hatice ile karşılaşmasından sonra dudağına atılan çentik belki de onun sonraki karşılaşmalarında ağzından dökülen bilmişliğin yolunu açmıştır.
  • Filmde yazdığı kitabı bastırmaya çalışan Sinan karşılaştığı her kişi ile girdiği uzun diyaloglar ile yeni yeni kitaplar da yazmakta bir yandan.
  • İdris’in oğlu Sinan’ın kitabı ile ilgili bir gazete haberini saklaması “Kelebekler” (Yönetmen: Tolga Karaçelik) filmini hatırlatır. Öte yanan o filmde kelebekler bir metafor olarak kullanılmıştı. Bu filmde de karıncalar metaforlardan biri.
  • Çiftçilik ve baba oğul ilişkisi gibi temalar ekseninde İsveç yapımı “Kuzgunlar” (Yönetmen: Jens Assur) filmini hatırlatmakta.
  • Filmde kullanılan önemli ögelerden biri de “kuyu”. Kuyudan bahsetmişken usta yönetmen Metin Erksan’ın “Kuyu” filminin ismini de burada anmak gerekir. İki filmde de “kuyu” oldukça önemli.
  • Sinan film boyunca bir nevi kendi kuyusunu kazmakta.
  • Nuri Bilge Ceylan’ın bu yeni filmi “Kış Uykusu” filminden daha başarılı kanımca. Diğer yandan yönetmenin filmlerinin içinde en iyisi ise hala “Bir Zamanlar Anadolu’da”.
  • “Karıncalar”
  • “Çan Eğrisi”
  • “Çan Uykusu”
  • “Herkesin Bir Kuyusu Vardır”
  • “Kuyulu Gerçekçilik”

Bahçe

image

Filmin Künyesi:

BAHÇE | THE GARDEN | ZAHRADA | Yönetmen: Martin Šulík / Senarist: Otec, Ondrej Sulaj, Martin Šulík / Oyuncular: Roman Luknár (Jakub), Zuzana Sulajová (Helena), Jana Svandová (Tereza), Marián Labuda (Otec) / Slovakya / 1995 / Renkli / 99´

Sinopsis:

Genç Jakub hayatından memnun değil; işi onu tatmin etmiyor, evli bir kadınla olan ilişkisini de yürütemiyor, hiç geçinemediği babasıyla da bir apartman dairesi paylaşmak zorunda. Kendisini çevreleyen boz gerçeklikte kaçmak için Jakup kısa bir süreliğine büyükbabasının köydeki eski evine taşınmaya karar veriyor. Buradayken büyükbabasının günlüğünü buluyor, bu da yalın ve unutulmuş bir dünyanın büyüsünü keşfetmesini sağlıyor: erik likörü yapmayı, ekmek pişirmeyi, büyük bahçenin çimlerini biçmeyi öğreniyor; gizemli üç adam onu ziyaret ediyor, bilinmezliklerle dolu ve son derece ilginç bir kız olan Helen’la tanışıyor. Kısa tatili gittikçe uzuyor ve Jakup daha farkına bile varamadan hayatı köklü bir değişime uğruyor.

Not: Yukarıdaki paragraf Pera Müzesi sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Filmi genel anlamda beğendim. Enteresan bir film olmuş.
  • Filmde ara ara kullanılan müziği beğendim.
  • Luis Bunuel’in gerçeküstücülüğü ile Ingmar Bergman’ın ruhüstücülüğü birleşimi bir film olmuş.
  • Film bir ağaçtan kopup düşen bir dal ile başlıyor. Jakub’un hayatı da bu dal gibi bir “kopukluk” içinde. Babası ile olan ilişkisi, evli Tereza ile olan şehvet macerası, okuldaki öğretmenlik işi vb. Büyükbabanın köydeki evinde bile ilk başlarda Jakub’un el/adım attığı her yerde bir sıkıntı oluşuyor.
  • Büyükbabanın ters şekilde yazılmış günlüğü fikrini oldukça iyi buldum. Jakub yazılanları bir ayna yardımı ile okuyabiliyor. Bu ayna onun kendi iç dünyasını keşfetmesini sağlıyor bir bakıma.
  • Jakub’un babası filme oldukça renk katmış.
  • Jakub’un hayatındaki iki kadının (Tereza ve Helena) temsil ettiği karakterler “Arzunun Şu Karanlık Nesnesi” (Yönetmen: Luis Bunuel) filmindeki iki farklı Conchita (Carole Bouquet, Ángela Molina) karakterini anımsatıyor.
  • “Arzunun Şu Karanlık Bahçesi”

Saul’un Oğlu

image

Filmin Künyesi:

SAUL’UN OĞLU | SON OF SAUL | SAUL FIA | Yönetmen: László Nemes
/ Oyuncular: Géza Röhrig (Saul Ausländer), Levente Molnár (Abraham Warszawski), Urs Rechn (Oberkapo Biederman) 
/ Macaristan / 2015 / Renkli/ 107´

Sinopsis:

Bugüne kadar soykırım üzerine çekilmiş filmlerden bambaşka bir yaklaşım izlemesiyle dikkat çeken Son of Saul, Naziler tarafından toplama kampında iş yapmaya zorlanan “Sonderkommando”lardan Yahudi esir Saul’un hayatının iki gününe odaklanıyor. Saul bir gün cesetlerin yakıldığı imha fırınında, oğlu olduğunu düşündüğü bir çocuğun cesedini görür. Saul, oğlunun cesedini yakılmaktan kurtarıp usulünce toprağa vermeyi takıntı haline getirecektir.

Not: Yukarıdaki paragraf Başka Sinema sayfasından alınmıştır.

Artılar

  • Filmi genel olarak beğendim. Bir ilk film olarak oldukça başarılı.
  • Géza Röhrig, Saul rolünde oldukça iyi bir performans sergilemiş.

Eksiler

  • Filme dahil olan karakter sayısı hem biraz fazla hem de sirkülasyon hızlı.
  • Saul’un, oğlu olduğunu iddia ettiği ölü çocuğu gömme isteği ile ilgili biraz inandırıcılık sorunu var gözüküyor.

Keşif

  • Film atmosfer olarak iyi bir hava yakalıyor ve izleyiciyi içine alıyor.
  • Filmin başlarındaki bir sahnede gaz odasında kurbanların sesleri gelirken kamera bize Saul’un suretini gösteriyor. Sanki o sesler ve daha fazlası Saul’un zihninde de yaşanıyor.
  • Filmin sonunda gösterilen ağaçlar, ormanlar daha ne kadar çok oksijen üretebilir ki insanoğlunun neden olduğu katliamları/pislikleri temizleyebilmek için.

Öylesine

  • “Habemus Haham”