Âşıklar Bayramı

7 out of 10 stars (7 / 10)

Film ile ilgili künye, özet ve değerlendirmeler aşağıdaki gibidir.

Filmin Künyesi:

Âşıklar Bayramı | Yönetmen: Özcan Alper / Senarist: Özcan Alper, Kemal Varol (Kemal Varol’un aynı adlı eserinden uyarlanmıştır. ) / Oyuncular: Kıvanç Tatlıtuğ (Yusuf), Settar Tanrıöğen (Heves Ali), Uğur Uzunel (Salim), Erkan Can (Kul Yakup), Laçin Ceylan (Zere Kadın), Burcu Cavrar (Dilek, Hemşire), Çetin Sarıkartal (Mamoş), Erkan Pektaş (Bekir Çavuş), Pınar Göktaş, Nihayet Şahin (Serap), Can Özmen (Doktor), Şirin Ergüven Hamşioğlu, Süleyman Kabaali (Hamamcı), Çınar Babiz (Çocuk Yusuf), Aydın Şentürk (Genç Heves Ali) / Türkiye / 2022 / Renkli / 102´ 

Özet:

Film, 25 yıl ayrı kaldıktan sonra yolları yeniden kesişen bir baba ve oğlunun hikayesini konu ediyor. Yıllar önce yolları ayrılan Avukat Yusuf ve saz âşığı babası Heves Ali’nin yolu, 25 yılın sonunda yeniden kesişir. Çıktıkları uzun belki de son yolculukta bir araya gelen baba oğul, bu süreçte geçmişyleriyle yüzleşip, gelecekleriyle ilgili olan sorunların üstesinden gelmeye çalışır.

Not: Yukarıdaki paragraf Beyazperde sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Filmi genel anlamda beğendim.
  • Oyunculuklar başarılı.
  • Filmde geçen “Yandı Ha Yandı” türküsünü Kemal Sunal da “Çöpçüler Kralı” (Yönetmen: Zeki Ökten) filminde seslendirmiştir.
  • Yusuf, babası Heves Ali için Duman’ın “Her Şeyi Yak” şarkısını şu şekilde uyarlamak istese:
    Beni yak kendini yak, türkünü yak
    Bir akordun yeter, ben hazırım bak
    İster çal, oyna; istersen öldür
    Aşk için ölmeli (mi) aşk, o zaman (mı) aşk
  • “Inside Heves Ali” | “Sen Türkülerini Yak”
  • “Kefenin Sazı Yok”

Kış Uykusu

image

8.5 out of 10 stars (8,5 / 10)

Filmin Künyesi:

KIŞ UYKUSU | WINTER SLEEP | Yönetmen:  Nuri Bilge Ceylan  / Oyuncular: Haluk Bilginer (Aydın), Melisa Sözen (Nihal), Demet Akbağ (Necla), Mehmet Ali Nuroğlu (Timur), Ayberk Pekcan (Hidayet), Serhat Mustafa Kılıç (Hamdi), Nejat İşler (İsmail), Tamer Levent (Süavi), Nadir Sarıbacak (Levent), Emirhan Doruktutan (İlyas), Ekrem İlhan (Ekrem), Rabia Özel (Fatma), Fatma Deniz Yıldız (Sevda)  / Türkiye / 2014 / Renkli / 196´

Sinopsis:

Aydın emekli bir tiyatrocudur; oyunculuğu bıraktıktan sonra Kapadokya’ya babasından yadigar kalan butik oteli işletmek için geri döner. Aydın o günden sonra başlayan kış uykusu bu gözlerden ırak otelin içerisindeki gündelikleriyle, kah yerel bir gazeteye köşe yazıları yazarak kah her zaman niyetlendiği ancak bir türlü başlayamadığı tiyatro tarihi kitabını yazmayı düşünerek geçer. Tüm bu süreçte hayatında iki kadın vardır: Kendisine her anlamda uzak ve soğuk davranan genç karısı Nihal ve boşandıktan sonra yanlarına taşınan kız kardeşi Necla… Kışın bastırması ve artan kar yağışı bu küçük taşrada en çok Aydın’ın sinirlerine dokunur ve onu uzaklara gitmeye teşvik eder…

Artılar

  • Haluk Bilginer ve Demet Akbağ olağanüstü bir oyunculuk sergilemişler.
  • Filmin sakin ve dingin çekimleri gerçekten ustaca.
  • Filmin içerisine sinen klasik müzik dokunuşları çok yerinde kullanılmış.
  • Ayberk Pekcan oldukça başarılı bir oyunculuk sergilemiş.
  • Serhat Mustafa Kılıç’ın oyunculuğu başarılıydı.
  • Senaryo oldukça başarılı.
  • Melisa Sözen’deki duru oyunculuk oldukça başarılı.
  • Uzun süren ve genellikle de karanlık atmosferde geçen bir film olmasına rağmen tempo hiç düşmüyor ve izleyenlerin filmin içerisinde kalması ustalıkla sağlanıyor.

Eksiler

  • Necla’nın filmden birdenbire çıkmasını olumsuz buldum. Daha yumuşak bir çıkış olabilirdi sanki.
  • Hamdi Hoca ve ailesine yardım olarak teklif edilen parayı ateşe atan kardeşi İsmail’in tavrına Nihal’in aşırı derecede şaşırması bana biraz garip geldi.
  • Filmin finali bana biraz fazla iyimser ve romantik geldi.

Keşif

  • Filmden bir replik: “Susarak eleştirmek konusundan uzmandır o”
  • Aydın ile Necla arasında o uzun süren geçmişle hesaplaşma sahnesi bana, “Güz Sonatı” (Yönetmen: Ingmar Bergman) filminde Anne Charlotte (Ingrid Bergman) ile kızı Eva (Liv Ullmann) arasındaki benzer bir sahneyi hatırlattı. Demet Akbağ’ın gözlüklü hali de Liv Ullmann’ı andırmadı değil 🙂
  • Aydın karakterinde sanki biraz kendimi gördüm.
  • Karakterlerin isminde de ayrı bir ermişlik-bilgelik var sanki : Aydın, Hidayet, Hamdi. “Aydın, hamdederse belki hidayete ulaşır”
  • İsmail ve oğlu İlyas arasındaki ilişkide Hz. İbrahim ile oğlu Hz. İsmail arasındaki ilişkiye benzer bir şey sezinledim. Hz.İbrahim oğlu Hz.İsmail’i kurban etmek ister ve Hz. İsmail gözünü kırpmadan bunu kabul eder. Filmimizde de baba İsmail, Aydın Bey’in kırılan araba camı için oğluna bir tokat atarak onu kurban eder. Oğul İlyas ise hiç karşı çıkmaz babasının bu isteğine.
  • Hamdi ve yeğeni İlyas özür dilemek için Aydın Bey’in evine gelirler. Burada İlyas bayılır ve kamera aniden yılkı atlarına çok sert bir geçiş yapar.
  • Aydın, karşılaştığı/konuştuğu her kişiden mesleği ya da meziyeti ne olursa olsun hep kendisinin üstün olduğunu düşünüyor.
  • Aydın’ın, yerel gazeteye kendince “dünyayı kurtaracak” yazılarını kaleme alma isteğini sürekli dile getirmesi bana, “Çöpçüler Kralı” (Yönetmen: Zeki Ökten) filmindeki “Yazıcam bunu gazeteye” diyen apartman sakini emekli amcayı (Ertuğrul Bilda) hatırlattı.
  • Bir sahnede Aydın, arkadaşı Süavi ve eşi Nihal Aydın’ın çalışma odasında konuşmaktadırlar. Bu sahnede Süavi’nin konuştuğu sırada kameranın onu çektiği açıda ekranda bir de Nihal’in yansımasını görürüz.
  • Aydın’ın, gecenin bir vakti atın yanına gittiği sahne muhteşemdi. Bu sahne bana, “Yumurta” (Yönetmen: Semih Kaplanoğlu) filminde gecenin ıssızlığında köpeklerin yanında kalan Yusuf (Nejat İşler) karakterini anımsattı.
  • İlyas’ın, Aydın’ın arabasının camını kırması tüm o mükemmel gözüken “aydın yaşamın” yavaş yavaş karanlığa gömülmesine neden oluyor.
  • Aydın’ın odasında, yazmaya çalıştığı “Bir Ömür Tiyatro” kitabına arka plan olacak şekilde tiyatro ile ilgili eşyaların bulunmasını oldukça anlamlı buldum.
  • Nihal’in, odasında Aydın ile aralarında geçen tartışma sahnesi çok iyiydi. Odadaki sobanın içinde yanan tahta parçalarından gelen o sesler sanki karakterlerimizin içlerinden bir şeyler koptuğuna işaret ediyordu.
  • Gardaki sahnede bankta oturan adamın soğuk oluyor diye kenara yanaşmayarak Aydın ve Hidayet’in yan yana oturmasını engellemesi çok doğaldı.
  • “Bir Zamanlar Anadolu’da” (Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan) filminde insan bedenine yapılan otopsi bu filmde insan ruhuna yapılıyor.
  • “Bir Zamanlar Anadolu’da” bence bu filmin daha önünde.
  • Süavi’nin evinde beraber yemek yiyip daha sonra da sarhoş olup kafayı bulan Süavi, Aydın ve Levent karakterleri bana Kuzey Avrupa filmlerini anımsattı.
  • İsmail’in, Nihal’in verdiği paranın ederine ilişkin nedenleri ortaya dökmesi aslında tam da Aydın’ın istediği meşhur çizelge kullanılması isteğini karşılar gibiydi.
  • Aydın karakterinde “Yaban Çilekleri” (Yönetmen: Ingmar Bergman) filmindeki Profesör Isak Borg (Victor Sjöström) ile “Aynanın İçinden” (Yönetmen: Ingmar Bergman) filmindeki David (Gunnar Björnstrand) karakterlerinin bir karışımı vardı sanki.
  • Filmin açılış sekansındaki son sahnede karşımızda sırtı bize dönük pencerenin önünde duran Aydın yer almaktadır. Kamera yavaş yavaş arkadan Aydın’a yaklaşır ve en son noktada onun zihnine doğru girip bizi karanlığa boğar. Ve Kış Uykusu artık başlamıştır.
  • Bergmanvari bir film olmuş.
  • Filmin açılışında bir turist kafilesini Kapadokya’da Peri Bacalarını keşfederken görüyoruz. Bu sahne bana, “Muhteşem Güzellik” (Yönetmen: Paolo Sorrentino) filminin açılış sahnesinde turist kafilesinin Roma’yı keşfetme bölümünü hatırlattı.

Öylesine

  • “Bozkırın Aydını”
  • “Kış Sonatı”
  • “Kibre meyalim vallahi dertten”

Siyah Gökyüzü

image

Filmin Künyesi:

SİYAH GÖKYÜZÜ | CIELO NEGRO | Yönetmen:  Manuel Mur Oti   / Oyuncular: Susana Canales (Emilia), Fernando Rey (Ángel López Veiga), Luis Prendes (Ricardo Fortun), Teresa Casal, Manuel Arbó, Rafael Bardem, Julia Caba Alba (Fermina), Raúl Cancio, Casimiro Hurtado (Pepe), José Isbert, Manolo Morán  / İspanya / 1951 / Siyah-Beyaz / 90´

Sinopsis:

Emilia moda evinde çalışan mütevazı bir kadındır ve aşıktır. Sevgilisi ile bir şenliğe katılmak üzere çalıştığı yerden izinsiz bir kıyafet alır. Ancak işler beklediği gibi gitmez: Hırsızlığı ortaya çıkar, işinden atılır ve bu daha başlangıçtır.

Artılar

  • Susana Canales ve Fernando Rey oyunculukları oldukça başarılı.
  • Emilia’nın şair Ángel’i evinde basıp onu Fortun’un yerine geçmesi için ikna ettiği sahne oldukça iyi çekilmiş.
  • Şair Ángel’in kafede Lola ile buluşup Emilia’nın mektuplarına Fortun’un adına cevap yazığı sahneler güzeldi.

Eksiler

  • Panayır gecesinden sonra Fortun’un Emilia’ya bir daha hiç ulaşmamasını ya da haber vermemesini garip karşıladım.
  • Emilia’nın, gözlükleri kırıldıktan sonra rahatsız olan gözlerinin çaresine hemen bakmaması kararını pek anlaşılır bulmadım.

Keşif

  • Emilia’nın filmin finalinde Kiliseye doğru koşusu bana “Cennette Savaş” (Yönetmen: Carlos Reygadas) filminde Marcos’un (Marcos Hernández) benzer o uzun süreli Kiliseye olan yolculuğunu hatırlattı.
  • Filmden bir replik: “Taksiler telgraf gibidir”
  • Emilia şair Ángel López Veiga’nın evine gider. Angel yatağında uzanmış Euripides’in Tragedyalarını okumaktadır. Emilia ona şöyle cevap verir: “Benim kendi tragedyalarım var zaten”
  • Emilia’nın çalıştığı moda evinde kötü kadın rolündeki Lola bana Yeşilçam’ın klasik kötü kadınlarından Lale Belkıs’ı hatırlattı.
  • Moda evinde arkadaşlarının Emilia’yı aşk konusunda işletmeleri bana “Sev Kardeşim” (Yönetmen: Ertem Eğilmez) filminde Alev’in (Hülya Koçyiğit) benzer işletilme sahnesini hatırlattı.
  • Panayır yerinde yağmurun yaklaştığı gözükmesine rağmen Emilia, Fortun ile biraz daha fazla zaman geçirmekte ısrar eder. Sonunda hem Emilia hem de Fortun aşırı derecede ıslanırlar. Fortun, herhalde içinden Emilia’ya şöyle demiştir “Çöpçüler Kralı” (Yönetmen: Zeki Ökten) filmine ithafen: “Lan Emilia! Kendini ıslatıncaya kadar uğraştın be” 🙂
  • Emilia’nın oturduğu evin kapıcısı ile temizlikçi arasındaki gündelik diyaloglar bana  “Çöpçüler Kralı” (Yönetmen: Zeki Ökten) filminde Çöpçü Abdi Şakrak (Kemal Sunal) ile Kapıcı İsmail (Türker Tekin) arasındaki diyalogları hatırlattı.
  • Filmin sonlarına doğu işlerin birden uhrevi boyut kazanması şaşırtıcıydı.
  • Filmden bir replik: “Mutluluk daha yavaş öldürür çünkü daha az uğrar bize”

Öylesine

  • “Çanlar Emilia İçin Çalıyor”
  • “Kahve ve Poğaça”
  • “Siyah Gökyüzü: Bir Panayır Hikayesi”