Yağmur

6.5 out of 10 stars (6,5 / 10)

Film ile ilgili künye, özet ve değerlendirmeler aşağıdaki gibidir.

Filmin Künyesi:

Yağmur | Yönetmen: Orhan Elmas / Senarist: Erdoğan Tünaş, Fuat Özlüer / Oyuncular: Hülya Koçyiğit (Günsel Dolunay, Solist), Ediz Hun (Fikret Arda, Ressam), Önder Somer (Refik), Deniz Erkanat (Jale), Gülistan Güzey (Günsel’in Annesi), Şaziye Moral (Fikret’in Babaannesi), Muammer Gözalan (Jale’nin Babası), Renan Fosforoğlu (Gazino Sahibi), Necdet Tosun (Resim Galerisi Sahibi), Natuk Baytan (Natuk, Günsel’in Arkadaşı) / Türkiye / 1971 / Renkli / 85´ 

Özet:

Filmde, bir aşk ve fedakârlık hikâyesi anlatılır. Günsel, ressam Fikret’le İzmir uçağında tanışır. Bir otelde bir hafta sahne alıp İstanbul’a dönecektir. Fikret ise yeni sergisi için İzmir’e gelmiştir. Aynı otele yerleştiklerinden habersizdirler. İkinci karşılaşma, arkadaşlıklarını başlatır. Biri sözlü, diğeri nişanlıdır. Ancak ikisi de aradığı aşkı bulamamıştır. Genç kadın ve yakışıklı ressam, bir haftanın sonunda birbirlerine çok yakınlaşmıştır. Ayrılık vakti geldiğinde bir daha görüşmeme sözü verirler. Ancak daha ilk fırsatta sözlerini tutamayacakları açığa çıkar. Geride bıraktıkları ilişkileri bitirmek için bir hafta süre tanırlar kendilerine. Bir hafta sonra arada bir engel kalmadan buluşacaklardır. Oysa genç kadının hayatı bir daha eskisi gibi olmayacak şekilde değişmiştir.

Not: Yukarıdaki paragraf TSA sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Filmi genel anlamda beğendim.
  • Herhalde Önder Somer’in iyi bir karaktere hayat verdiği nadir rollerden biri.
  • Hülya Koçyiğit’in söylediği şarkılardan birisi, kendisinin yine başrolünde yer aldığı 1972 yapım tarihli aynı isimli “Sev Kardeşim” (Yönetmen: Ertem Eğilmez) filmidir.
  • Hülya Koçyiğit’in söylediği şarkılardan biri olan “Nasıl Geçti Habersiz” , kendisinin yine başrolünde yer aldığı 1971 yapım tarihli “Beyoğlu Güzeli” (Yönetmen: Ertem Eğilmez) filminde de kullanılmıştır.
  • Bir sahnede fotoğraflardan yapılan kolaj, fotoroman ilginç bir uygulama olmuş.
  • Ressam Fikret Arda’nın, takvimdeki günleri fırçası ile işaretlemesi güzel bir ayrıntı olmuş.
  • Fikret’in, elindeki dolu bardağı Günsel’in portresi üzerine fırlatmasından sonra görüntünün Günsel’in gözlerinden süzülen yaşlara geçmesi güzel bir uygulama olmuş.
  • Filmden bir replik: “Yoksulluk ateşten gömlek”
  • Günsel telaffuz ve kullanılış anlamında biraz zor bir karakter ismi olmuş.
  • “Omuzunda Gümüş Şal Şal”

Parazit

8.5 out of 10 stars (8,5 / 10)

Parazit filmi ile ilgili künye, özet ve değerlendirmeler aşağıdaki gibidir.

Filmin Künyesi:

PARAZİT | PARASITE | Yönetmen: Bong Joon-Ho / Senarist: Han Jin Won, Bong Joon-Ho / Oyuncular: Kang-ho Song (Kim Ki-taek, Kim Ailesinin Babası), Sun-kyun Lee (Park Dong-ik, Park Ailesinin Babası), Yeo-jeong Jo (Park Yeon-kyo, Park Ailesinin Annesi), Woo-sik Choi (Kim Ki-woo, Kim Ailesindeki Erkek Çocuğu), Hye-jin Jang (Kim Chung-sook, Kim Ailesinin Annesi), So-dam Park (Kim Ki-jung, Kim Ailesinin Kız Çocuğu), Ji-so Jung (Park Da-hye, Park Ailesinin Kız Çocuğu), Hyun-jun Jung (Park Da-song, Park Ailesinin Erkek Çocuğu), Jeong-eun Lee (Moon-gwang, Emektar Hizmetçi), Myeong-hoon Park (Geun-se, Emektar Hizmetçinin Kocası), Seo-joon Park (Min), Keun-rok Park (Yoon) / Güney Kore / 2019 / Renkli / 132´ 

Özet:

Sinemaseverlerin Okja ve Kar Küreyici’yle tanıdığı Bong Joon-ho’nun gençliğinde para kazanmak için ders verdiği zengin evinden ilhamla çektiği Parazit bu yıl Cannes’da Altın Palmiye’yi alan ilk Kore filmi oldu. Kim ailesinin işsiz ama becerikli fertleri zengin Park ailesinin evine hile ve desiseyle teker teker İngilizce öğretmeni, resim öğretmeni ve hizmetçi olarak sızarlar, fakat belgede sahtecilikte ne kadar maharetli olurlarsa olsunlar, saklayamadıkları bir şeyler vardır. Sınıf farkı yaralarını büyük ustalıkla işleyen yönetmen filmi için, “palyaçosuz bir komedi, kötü adamsız bir dram” diyor.

Not: Yukarıdaki paragraf Başka Sinema sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Filmi oldukça başarılı buldum.
  • Oyunculuklar başarılı.
  • Yönetim ve senaryo başarılı.
  • Filmin mizahi dilini sevdim.
  • Tematik olarak (sahte bir hayat sürme, aile içerisindeki bağlar vb. gibi) “Arakçılar” (Yönetmen: Hirokazu Kore-Eda) filmini zaman zaman hatırlatıyor. Bu arada bu filme göre “Parazit” çok çok daha başarılı. O filmle ilgili Öylecine Bir Aşk sayfasındaki değerlendirme yazısına buradan erişebilirsiniz.
  • Kim Ailesindeki fertlerin genel “palavracı/üçkağıtçı” tavırları (Erkek çocuğun “İzci” hikayesi vb. gibi) “Hababam Sınıfı” (Yönetmen: Ertem Eğilmez) film serisindeki Badi Ekrem (Şener Şen) ile “Neşeli Günler” (Yönetmen: Orhan Aksoy) filmindeki Ziya (Şener Şen) karakterlerini hatırlatır.
  • Min’in kimseye güvenemeyip Park ailesine ders vermesi için Kim ailesini tercih etmesi “Banker Bilo” (Yönetmen: Ertem Eğilmez) filminde Mahmut’un (Şener Şen) Bilo’ya (İlyas Salman) olan son güvenini hatırlatır.

Parazit Filmi için Öylesine İsim Önerileri 

  • “Zincirleme İşim Tamlaması”.
  • “Banker Mino”
  • “Parasite in Paradise”
  • “Parazit Kardeşler
  • “Kokuların Sessizliği”

Sihirbaz

Sihirbaz filminde Albert Emanuel Vogler ve ekibi

Sihirbaz filmi ile ilgili künye, sinopsis ve değerlendirmeler aşağıdaki gibidir.

Filmin Künyesi:

SİHİRBAZ |  THE MAGICIAN | ANSIKTET | Yönetmen: Ingmar Bergman / Senarist: Ingmar Bergman  / Oyuncular: Max von Sydow (Albert Emanuel Vogler), Ingrid Thulin (Manda Vogler), Gunnar Björnstrand (Dr. Vergerus), Bibi Andersson (Sara Lindqvist), Naima Wifstrand (Granny Vogler), Bengt Ekerot (Johan Spegel), Gertrud Fridh (Ottilia Egerman), Erland Josephson (Consul Egerman),  Åke Fridell (Tubal),  Sif Ruud (Sofia Garp) / İsveç / 1958 / Siyah-Beyaz / 101´

Sinopsis:

Aklınızı başınızdan alan, ince bir zekayla dokunmuş bu hile sahtekarlık hikayesinde sembolik olarak sanatçının hilekar yüzünü işleyen Sihirbaz sayesinde Ingmar Bergman da adını sinemanın önde gelen sihirbazları arasına yazdırmıştı. Max von Sydow’un canlandırdığı Dr. Vogler 19. yüzyılda gezgin bir hipnotizmacı ve iksir satıcısıyken sihir yetenekleri Stockholm’de karşısına çıkan acımasız ve sonuna kadar akılcı kraliyet sağlık danışmanı Dr. Vergérus tarafından zorlu bir sınava tabi tutulur. Bu şeytanın aklına gelmeyecek akıl savaşının yol açtığı korkutucu olduğu kadar komik hikaye, Gunnar Fischer’in kamerasında enfes bir gotik siyah beyaz şölenine dönüşüyor.

Not: Yukarıdaki paragraf Pera Müzesi sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Filmi genel anlamda beğenmekle birlikte Bergman kalitesinin biraz altında bir çalışma olmuş diye yorumluyorum.
  • Oyunculuklar başarılı.
  • Komiserin eşi rolündeki karakterin kahkaha motifi “Şabanoğlu Şaban” (Yönetmen: Ertem Eğilmez) filmindeki Hala (Adile Naşit) karakterinin kahkahasını hatırlatır.

Sihirbaz Filmi için Öylesine İsim Önerileri 

  • Bulunamadı.

 

Deniz Kıyısındaki Ev

image

Filmin Künyesi:

DENİZ KIYISINDAKİ EV | LA VILLA | Yönetmen: Robert Guédiguian / Senarist: Robert Guédiguian, Serge Valletti / Oyuncular: Ariane Ascaride (Angèle Barberini), Jean-Pierre Darroussin (Joseph), Gérard Meylan (Armand), Jacques Boudet (Martin, Yvan’ın Babası), Anaïs Demoustier (Bérangère), Robinson Stévenin (Benjamin), Yann Trégouët (Yvan), Geneviève Mnich (Suzanne, Yvan’ın Annesi), Fred Ulysse (Maurice, Üç Kardeşin Babası), Esther Seignon (Blanche)  / Fransa / 2017 / Renkli / 107´

Sinopsis:

Deniz Kıyısındaki Ev, ölüm döşeğindeki babalarının yanında olabilmek için yıllar sonra bir araya gelen üç kardeşin hikayesini anlatıyor. Marsilya’da denize nazır bir villada yaşayan Maurice ölüm döşeğindedir. Üç kardeş hastalanan babalarının son zamanlarında yanında olabilmek için yıllar sonra yeniden bir araya gelir. Paris’te kendisine farklı bir dünya kuran Angèle, geçmişte yaşadıkları travma sonrası bir daha dönmemek üzere ayrıldığı eve yeniden gelmiş olmanın tedirginliği içerisindedir. Angele ile kendisinden genç bir kadına aşık olan Joseph ve ailenin butik restoranını işletmeye çalışan Armand aralarındaki bağın sarsılmasına neden olan olayla yüzleşmek zorunda kalır. Çocuklarını yıllar sonra etrafına toplayan Martin, onlara aşıladığı ideallerin ne kadarını koruyabildiklerini anlamak için onları test eder. Bu sırada ansızın hayatlarına giren davetsiz bir misafir evin tüm dengesinin değişmesine neden olur

Not: Yukarıdaki paragraf Beyazperde sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Filmi oldukça başarılı buldum. Sade ve kaliteli bir çalışma olmuş.
  • Hem başrol oyunculukları hem de yan rollerdeki oyunculuklar başarılı.
  • Filmin dokunduğu, üzerinde bir şeyler söylemeye çalıştığı pek çok tema/başlık var. Bunlardan bazılarını sayacak olursak: Aile, Vicdan, Mültecilik, Göçmen Politikası, Savaş, Kapitalizm, Rant ve bunun gibi.
  • Filmde müzik pek kullanılmamış. Geçmişte geçen sahneler gösterilirken tercih edilen şarkılar ise güzel ve keyifli olmuş.
  • Filmin ilk repliği birazdan hastalanacak/felç geçirecek olan Maurice’nin telaffuz ettiği “Çok kötü…” sözlerini içermekte. Buradaki sözcükler pek çok şeye yorumlanabilir. Hastalanmak üzere olduğu için Maurice’ninsağlığı kötüye gitmekte, insanların verdiği ekonomik savaş, ülkelerin verdiği siyasi savaş, mültecilik ve göçmen sorunu, çocukların geleceği.
  • Filmden siyasi bir replik: “Akıl sağda, kalp solda”.
  • Filmde pek çok güzel sahne yer almakta. Bunlardan ikisi ise toplu halde sigara içilmeye başlandığı kısım ile final bölümündeki yankı sahnesi.
  • Birbirlerinden uzakta hayat süren üç Fransız kardeş filmin sonlarına doğru karşılaşacakları sürpriz ile kardeş olmanın önemini ve değerini bir kez daha anlıyor olacaklar belki de.
  • Filmin genelinde “iyi/kusursuz” biri olarak resmedilen Yvan’ın kimi bölümlerdeki bazı davranışları ve tavırları kafa karıştırıcı.
  • Maurice işlettiği restorandan etrafta yaşayan herkesin faydalanabilmesi için yıllardır düşük fiyat politikası uygulamıştır.  Bu durum bana “Mavi Boncuk” (Yönetmen: Ertem Eğilmez) filmini hatırlatır.  O filmde de Baba Yaşar (Münir Özkul) ve dostları, fakir fukaranın da gönlünce doyması ve eğlenebilmesi için fiyat politikası ucuz olan,rahatlıkla fikis menü seçilebilen bir gazino açmayı hayal ederler. Sonunda gerçekleştirirler de bu filmde olduğu gibi.
  • Balıkçılık yapan Benjamin ile tiyatro oyuncusu Angèle’nin duygusal yakınlaşması “Kara Gözlüm” (Yönetmen: Atıf Yılmaz) filmindeki Balıkçı Azize (Türkan Şoray) ile Şopen (Chopin) Kenan (Kadir İnanır) ikilisini hatırlatır.
  • “Kelebekler” (Yönetmen: Tolga Karaçelik) filminin de benzer bir konusu vardır. Orada da iki erkek bir kızdan oluşan ve uzun yıllardır birbirleri ile görüşmeyen üç kardeş, babalarının hastalığı dolayısı ile yıllar sonra köye dönerler.
  • Kardeşlerin babası Maurice karakterini canlandıran Fred Ulysse 2012 yılında kaybettiğimiz usta sanatçımız Müşfik Kenter’i anımsatıyor.

    Fred Ulysse (Soldaki, Filmden bir kare)

    Müşfik Kenter
  • Benjamin karakterini canlandıran Robinson Stévenin dizi ve sinema çalışmalarından tanıdığımız oyuncu Emin Gürsoy’u anmsatıyor.

    Robinson Stévenin (Filmden bir kare)

    Emin Gürsoy
  • Martin karakterine hayat veren Jacques Boudet yakın zaman önce kaybettiğimiz Türk basketbol adamı Doğan Hakyemez’i anımsatıyor.

    Jacques Boudet (En soldaki, Filmden bir kare)

    Doğan Hakyemez
  • “Şapkadan Geçmiş Çıktı”
  • “Villadan Babam Çıktı”
  • “Fikis Menü”

Dua

image

Filmin Künyesi:

DUA | LA PRIÈRE | THE PRAYER | Yönetmen: Cédric Kahn / Senarist: Cédric Kahn / Oyuncular: Anthony Bajon (Thomas), Damien Chapelle (Pierre), Alex Brendemühl (Marco), Louise Grinberg (Sybille), Hanna Schygulla (Rahibe Myriam),  Antoine Amblard (Père Luc),  Maïté Maillé (Agnès), Magne-Håvard Brekke (Olivier) / Fransa / 2018 / Renkli / 107´

Sinopsis:

Şubat ayında Berlin Film Festivali’nde yarışan ve başrol oyuncusu Anthony Bajon’a Gümüş Ayı kazandıran Dua, Bajon’un canlandırdığı, dua yoluyla kurtuluşu arayan genç bir eroin müptelasını izliyor. Bağımlılığını sonlandırmak isteyen Thomas, Fransız Alplerinde herkesten izole bir tesiste, dua yoluyla terapi uygulayan bir topluluğa başvurur ve bu yolda disiplin, sadelik, çalışma, dostluk ve (inançlı olmasa da) duanın dönüştürücü gücünü keşfeder. Gayet insancıl ve dokunaklı son filminde Cédric Kahn inanç, din ve bağımlılık konularına çok farklı bir noktadan yaklaşıyor. Kahn’ın bir önceki filmi Vie sauvage / Vahşi Yaşam 2015’te festivalde Uluslararası Yarışma’da yer almıştı.

Not: Yukarıdaki paragraf İstanbul Film Festivali sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Filmi genel anlamda beğendim.
  • Anthony Bajon gerçekten etkileyici bir oyunculuk sergilemiş. Bu performansı ile 2018 Berlin Film Festivali’nde Gümüş Ayı ödülünü kazandığını da belirtelim.
  • Senaryoda Thomas’ın geçmişine dair biraz daha bilgi yer alsa iyi olabilirdi.
  • Film tema itibarı ile usta Romen yönetmen Cristian Mungiu’nun “Tepelerin Ardında” filmini akıllara getiriyor.
  • Yazı karşılama partisi ile ilgili sahnede tesisteki gençlerin aileleri gelir. Ayrıca bu partiye onur konuğu olarak Rahibe Myriam da katılıyor. Bu sahne “Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı” (Yönetmen: Ertem Eğilmez) filminde karne dağıtımı için Mahmut Hoca’nın (Münir Özkul) öğrencilerin velilerini çağırtması olayını aklıma getirdi.

Paramparça

image

7 out of 10 stars (7 / 10)

Filmin Künyesi:

PARAMPARÇA | IN THE FADE | AUS DEM NICHTS | Yönetmen: Fatih Akın / Senarist: Fatih Akın, Hark Bohm / Oyuncular: Diane Kruger (Katja Şekerci), Numan Acar (Nuri Şekerci), Ulrich Tukur (Jürgen Möller), Denis Moschitto (Danilo Fava, Avukat), Samia Muriel Chancrin (Birgit), Johannes Krisch (Savunma Avukatı), Ulrich Brandhoff (André Möller), Hanna Hilsdorf (Edda Möller) / Almanya / 2017 / Renkli / 106´

Sinopsis:

Fatih Akın’ın Altın Küre Ödülü kazanan, Oscar yarışındaki yeni filmi PARAMPARÇA / IN THE FADE, eşi Nuri (Numan Acar) ve 6 yaşında oğlunu bir patlamada kaybeden Katja’nın (Diane Kruger) hikayesinde saldırının ırkçı motifleri en başta göz ardı edilse de, ortaya çıkan deliller Neo-Nazi bağlantılarına işaret eder. Bundan sonraki etapta Katja’yı yıpratıcı bir mahkeme süreci bekleyecek ve adaleti kimin sağlayabileceği kocaman bir soru işareti olacaktır. Tüm hayatı alt üst olan Katja’nın tek isteği, bu terör saldırısını kimlerin neden yaptığını öğrenmektir. Yılın merakla beklenen filmlerinden Paramparça, Fatih Akın’ın güçlü sineması ve Diane Kruger’in Cannes’da En İyi Kadın Oyuncu ödülü kazanan olağanüstü performansıyla etkisi uzun süre unutulmayacak bir film.

Not: Yukarıdaki paragraf Başka Sinema sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Filmi genel anlamda beğendim. Başarılı bir film olmuş.
  • Diane Kruger oldukça başarılı bir oyunculuk sergilemiş.
  • Oyuncu ekibi seçimleri iyi yapılmış.
  • Filmin temposu ve sürükleyiciliği iyi bir şekilde düzenlenmiş.
  • Özdeşleşme anlamında, özellikle de Katja karakteri için, seyirciyi içine kolaylıkla alabilen bir film olmuş.
  • Film paramparça başlayıp paramparça bitiyor.
  • Yakın zaman önce kaybettiğimiz usta aktör Münir Özkul’un “Hababam Sınıfı Tatilde” (Yönetmen: Ertem Eğilmez) filminde “Mahmut Hoca” olarak “okul” ile ilgili söylediği cümleleri şu şekilde “adalet” için uyarlayabiliriz: “Adalet sadece dört yanı yargıçla çevrili, tepesinde dam olan yer değildir. Adalet her yerdir. Sırasında bir mahkeme salonu, sırasında bir deniz kenarı.”
  • “Adalette Salınan Katja”

Üç Billboard Ebbing Çıkışı, Missouri

image

Filmin Künyesi:

ÜÇ BİLLBOARD EBBING ÇIKIŞI, MISSOURI | THREE BILLBOARDS OUTSIDE EBBING, MISSOURI | Yönetmen: Martin McDonagh/ Senarist: Martin McDonagh / Oyuncular: Frances Mcdormand (Mildred Hayes), Woody Harrelson (Şerif Bill Willoughby), Sam Rockwell (Memur Jason Dixon), Abbie Cornish (Anne Willoughby), Peter Dinklage (James)  / İngiltere / 2017 / Renkli / 115´

Sinopsis:

Amerikan bağımsız sinemasının en güçlü kalemlerinden, klasikleşen In Bruges’ün yönetmeni Martin McDonagh, Seven Psychopaths’ten sonra uzun zamandır beklenen yeni filmiyle geri dönüyor. McDonagh’ın ilk gösterimini Eylül’de Venedik, ardından Toronto film festivallerinde yapan filmi, kızı bir süre önce evlerine yakın bir yerde tecavüz edilerek katledilen bir anneyi gözlemliyor. Acılı anne Milfred, yetkililerin dikkatini çekebilmek için, karayolundaki üç ilan panosunu kiralıyor ve herkese meydan okuyor. Milfred rolündeki Frances McDormand’ın muazzam performansı, son derece güçlü oyuncu kadrosuyla, kalıpların dışına çıkıp kendi savaşını kendi yöntemleriyle veren güçlü kadınlara adanmış bir ağıt.

Not: Yukarıdaki paragraf Film Ekimi sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Filmi oldukça başarılı buldum.
  • Senaryo oldukça güzel ve incelikli yazılmış.
  • Oyunculuklar, özellikle de Mildred Hayes karakterini canlandıran Frances Mcdormand çok başarılı.
  • Filmin hikayesindeki çıkış noktası çok güzel tasarlanmış.
  • Filmde hem dram hem de komedi unsurları yer almakta. Komedi ile dramı birleştiren Ertem Eğilmez filmlerinin sıcaklığı var bu filmde de.

Okulda Deniz Kazası

image

Filmin Künyesi:

OKULDA DENİZ KAZASI | MY ENTİRE HİGH SCHOOL SİNKİNG İNTO THE SEA | Yönetmen: DASH SHAW / Senarist: DASH SHAW / Seslendirenler: JOHN CAMERON MITCHELL (Brent Daniels), REGGIE WATTS (Assaf), JASON SCHWARTZMAN (Dash), LENA DUNHAM (Mary), MAYA RUDOLPH (Verti), SUSAN SARANDON (Lunch Lady Lorraine), ALEX KARPOVSKY (Drake)  / A.B.D / 2016 / Animasyon / 75´

Sinopsis:

Kaç yaşınıza gelirseniz gelin, bir yanınız lise yıllarında kalır, büyümez. O yüzden, ‘Bottomless Belly Button’ (Dipsiz Göbek Deliği) ve ‘New School’ (Yeni Okul) gibi çizgi romanlarıyla tanınan Dash Shaw’ın ilk uzun metraj filmi Okulda Deniz Kazası’nı kaçırmamalısınız. Bu animasyon filme Shaw’un düşsel anlatımı, ayrıksı karakterlere ve onların insanlarla ilişki kurma çabasına duyduğu sempati, esprili ve dokunaklı çizimleri damgasını vuruyor. Hem gençlik filmlerine hem de felaket filmlerine referanslar içeren Okulda Deniz Kazası, farklılıklara rağmen gelişen ve zor anlarda derinleşen dostluklara dair eğlenceli bir hikâye anlatıyor. Jason Schwartzman, Lena Dunham, Reggie Watts, Maya Rudolph ve John Cameron Mitchell gibi isimlerin seslendirdiği bu son derece sofistike karakterlerle aynı okulda olup, onlarla birlikte denizin altında bir yolculuğa çıkmak isteyeceksiniz!

Not: Yukarıdaki paragraf !f İstanbul sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Farklı bir animasyon film olmuş. İzlemeye değer.
  • Müzikleri biraz yüksek sesli ve fazla hareketli buldum.
  • Filmin görsel yapısı bana “Scooby -Doo” çizgi filmini hatırlattı.
  • Aşçı Lunch Lady Lorraine karakteri “Hababam Sınıfı” (Yönetmen: Ertem Eğilmez) filmindeki Hafize Ana’yı (Adile Naşit) hatırlattı bana.

Kaptan Fantastik

image

Filmin Künyesi:

KAPTAN FANTASTİK| CAPTAIN FANTASTIC | Yönetmen: Matt Ross / Senarist: Matt Ross / Oyuncular: Viggo Mortensen (Ben), George MacKay (Bodevan), Samantha Isler (Kielyr), Annalise Basso (Vespyr), Nicholas Hamilton (Rellian) / A.B.D / 2016 / Renkli / 120´

Sinopsis:

Ben (Viggo Mortensen) ve Leslie (Trin Miller), çocuklarını alışıgeldik medeniyet kalıplarının dışında, konvansiyonel eğitim formlarından farklı ve toplumsal normlardan uzakta, Pasifik Kuzeybatısı’nda satın aldıkları bir arazide yetiştirirler. Ancak Leslie’nin ölümüyle bu cennet düzeni bozulur. Ben, şehre götürmeye mecbur kaldığı çocuklarının, bu yeni yaşam biçiminin içinde kaybolmamaları için uğraşırken bir yandan da onları, annelerinin olmadığı bir hayata hazırlamaya çalışır. Leslie’nin ailesinin baskıları ve çocuklarının arkasından dolaplar çevirdiklerine inanmaya başlamasıyla Ben, yepyeni bir babalık sınavıyla karşı karşıya kalır ve kendi yöntemlerini sorgulamaya başlar.

Öylesine

  • Çocuk oyuncular başarılı.
  • “Bir Ben var Ben’de Ben’den içeri”
  • Diyaloglar genellikle başarılı olsa da senaryo bir bütün anlamında daha iyi olabilirdi.
  • Ben’in düzeninde örgün değil orman öğretim var.
  • İlahi okuyarak polisi uzaklaştırma sahnesi “Mavi Boncuk” (Yönetmen: Ertem Eğilmez) filmindeki şarkı söyleyerek halının taşınması sahnesini hatırlattı.

Konformist

image

Filmin Künyesi:

KONFORMİST | IL CONFORMISTA | Yönetmen: Bernardo Bertolucci / Senarist: Bernardo Bertolucci / Oyuncular: Jean-Louis Trintignant (Marcello Clerici), Stefania Sandrelli (Giulia), Gastone Moschin (Manganiello), Enzo Tarascio (Profesör Quadri), Fosco Giachetti (Albay), José Quaglio (Italo), Dominique Sanda (Anna Quadri), Pierre Clémenti (Lino) / İtalya / 1970 / Renkli / 111´

Sinopsis:

1930’lu ve 1940’lı yıllarda Mussolini döneminde ve sonrasında geçen film, genç bir adamın kişiliğinde İtalyan burjuvazisinin faşizme gönüllü kucak açışını ele alır, faşist ideolojinin sosyo-psikolojik kökenlerini irdeler. Toplumsal histeriye uyarak yeni düzene hiç sorgulamadan boyun eğip uyum sağlayan bu zayıf iradeli ‘konformist’ genç (Trintignant), bir yandan geçmişiyle hesaplaşırken, diğer yandan da yabancı bir ülkede devleti adına tetikçiliğe soyunacaktır. Konformist, kısa cümlelerle tanımlamak gerekirse, faşist dönemde bir genç adam için yazılmış ‘yükselmenin el kitabı’ veya faşist işbirlikçiler aleyhine bir iddianamedir. 1970’te ilk gösteriminin yapıldığı Berlin Film Festivali’nde “Altın Ayı” ödülüne aday gösterilen filme, burada “Interfilm Ödülü” ve “Gazeteciler Özel Ödülü” verildi. David di Donatello Ödülleri’nden “En İyi Film David Ödülü”nü aldı.

Not: Yukarıdaki paragraf Pera Müzesi sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Oyunculuklar başarılı.
  • Kamera ve müzik kullanımı etkileyici.
  • Marcello Clerici’nin bir sahnede elindeki silahı etrafına ve kafasına doğrultması “Korkusuz Korkak”(Yönetmen: Natuk Baytan) filmini hatırlattı.
  • Marcello Clerici’nin bir sahnede şapkasını kaybettiğini anlaması ve kapıdan çıkarken ki tuhaf davranışları “Süt Kardeşler” (Yönetmen: Ertem Eğilmez) filmini hatırlattı.
  • “Konforsuz Konformist”
  • Manganiello’nun parkta Marcello Clerici’ye seslenmesi sırasında etrafındakiler tarafından kuşlarla konuşuluyor sanılması “Yedi Bela Hüsnü” (Yönetmen: Natuk Baytan) filmini hatırlattı.
  • Herkesin farklı olmaya çalışırken Marcello Clerici’nin aslında herkes gibi normal olmak istemesi.