Filmin Künyesi:
YALNIZLAR RIHTIMI | PORT OF THE LONELY | | Yönetmen: Ö. Lütfi Akad / Oyuncular: Çolpan İlhan (Kontes Güner), Sadri Alışık (Rıdvan Kaptan), Turgut Özatay (Ali), Melahat İçli (Melahat), Sadettin Erbil (Kıl Şükrü), Kamuran Yüce (Sarı), Ahmet Tarık Tekçe (Rıfat), Osman Alyanak (Feyzullah), Yavuz Yalınkılıç (Sabri), Rıza Tüzün (Simon), Kemal Edige (Cıvık Hamdi) / Türkiye / 1959 / Siyah-Beyaz / 113´
Sinopsis:
Üzerinde üstünkörü tartışılmış ama değeri pek bilinmemiş bu iki film, sinemamızın en özgün ve ustaca işlenmiş hikayelerinden. Akad’la Akar’ı birlikte izlemek unutulmaz bir deneyim olacak. Yalnızlar Rıhtımı, açıklarda tek başınayken huzur bulan Kaptan Rıdvan’la (Sadri Alışık), bar şarkıcısı “Kontes” Güner’in (Çolpan İlhan) hüzünlü hikayelerini anlatır. Senaryo, şair Atilla İlhan tarafından (Ali Kaptanoğlu takma adıyla) İzmir Pasaport Limanı düşünülerek yazılmıştır. Filmin Ömer Lütfi Akad’ın tercihiyle İstanbul’da çekilmesi, iki şehrin limanları arasındaki fark sebebiyle zamanında eleştirilere konu olmuşsa da, filme özgün ve dokunaklı bir mekan kurgusu kazandırmıştır. Film boyunca gittiğimiz her yerde karanlığın ortasında buluruz kendimizi. Böylece karakterlerin içinde bulunduğu duygusal yalnızlık görsel bir karşılık bulur. Filmin düşmüş kadın hikayesine yaklaşımında hem Karafilm türü etkisi hem de Şiirsel Gerçekçiliğin izlerini görmek mümkündür. Bu melezlik famfatalsiz bir karafilm yaratmış, suçu bir kadına atmak yerine birbirini kazıklayan erkeklerin sinsi ve yalancı hallerini görünür kılmıştır. Akordeon ve tangoya rağmen, karakterlerin tüm insanlığa mal olmuş çaresizliği hayli yerlidir.
Artılar
- Oyunculuklar harika.
- Feyzullah rolünde Osman Alyanak filme önemli bir katkı yapmış her filminde olduğu gibi.
- Senaryo, özellikle de diyaloglar çok kuvvetli.
Eksiler
- Bulunamadı.
Keşif
- Para çantasının aşırı doluluk nedeni ile arada bir kendiliğinden açılması çok ince bir uygulama olmuş. Hem filme mizahi anlamda katkı yapmış hem de filmin sonuna ilişkin alarm veren bir saatli bomba görevi üstlenmiş.
- Feyzullah’ın arada bir hap içmesini “Hapı yuttuk” anlamında da okuyabilir miyiz diye düşündüm.
- Ana temanın aşk olduğu, Rıdvan-Güner, Güner-Ali ve Ali-Rıdvan arasında geçen karşılıklı sahnelerde diyaloglardaki edebi üslup ve derinlik çok iyi.
- Rıdvan-Güner çiftimizi biraz da “Sevmek Zamanı” (Yönetmen: Metin Erksan) filmindeki Halil-Meral (Müşfik Kenter, Sema Özcan) çiftine benzettim. Rıdvan önceleri aslında kendi yalnızlığının suretine aşık. Daha sonra o suretin yerini Güner alıyor.
- “Yalnızlığım bir limana girince başlıyor benim.”, Rıdvan Kaptan’a ait bir replik.
- Elindeki para dolu çanta ve Şükrü ile beraber kayığa doğru yürüyen Feyzullah, havanın bozması üzerine “Rahmet geliyor” diyor. Ne güzel ironidir bu.
- Feyzullah’ın para dolu çantayı kendisinden başkasının taşımasına izin vermemesi ve ortakların her azalışında payına düşen hissenin artmasını düşünmesi gibi noktalar bana “Köyden İndim Şehire” (Yönetmen: Ertem Eğilmez) filmindeki kardeşlerin altın çuvalı ile olan maceralarını anımsattı.
- Şükrü’nün tutkular üzerine yaptığı felsefi yorumlar ve bu bağlamda ortaklarının profilini betimlediği sahne güzeldi. Ali (Kendine tutkun) ; Şükrü (Kadına tutkun) ; Feyzullah (Paraya tutkun)
- Güner ile sahilde buluşan Rıdvan’ın kumdan ev yaptığı sahne oldukça manidar. Ev, onun düşüncesinde Güner’in hasret olduğu şey.
- “İçindeki acıya içelim.”, filmden bir replik.
Öylesine
- “Para çantada durduğu gibi durmuyor”.
- Dini bütün Feyzullah Efendi kaçakçılık ile ilgili toplantı için yatsı namazı sonrasını seçiyor. Nafile olarak kaçakçılık yaptığı için herhalde 🙂
Dün akşam daldım bloga, lezizmiş. Klavyenize, emeğinize sağlık.
Atıl bir şekilde ağlayan blogların sahipleri de biraz şevklenir belki de 😉
Hülasa, Çok yaşa 7. sanat!
Çok teşekkür ederim Burcu Hanım bu harika yorumlarınız için. Mahçup ettiniz beni.
Pek öyle iddialı bir sayfa değil tabi. İzlediğim filmlerin zihnimde çağrıştırdıklarını
kendimce klavyeye döküverdim. Tekrar teşekkürler yorumunuz ve geri bildiriminiz için.
Dediğiniz gibi, yaşasın 7. sanat.
Yalnız, Ah Güzel İstanbul neden yok mirim? İzlenmediyse kıskanırım ilk kez izleyeceğiniz için, yok izlendi yazılmadıysa Haşmet İbriktaroğlu’na ayıp etmişsiniz derim.
Ah Güzel İstanbul filmini izleyeli bayağı oldu. İyi oldu hatırlattığınız, tekrar bir izlemek iyi olacak. Bu blogu ilk açarken şöyle bir şey belirlemiştim kendi kendime. Sadece sinema salonunda izlediğim filmler hakkında yazayım diye 🙂 O nedenle TV’de ya da DVD’den izlediğim filmeri şimdilik yazmıyorum bloga. Filmi sinema salonunda izlemenin ayrı bir büyüsü oluyor. Salondan çıkınca zihnimdeki çağrışımları kaydediyorum bir kenara ve sonra da düzenliyorum. Böyle bir ritüelim var şimdilik 🙂 Bu büyüyü TV ya da DVD izlerken yakalamak biraz zor oluyor benim için. Ama belki daha sonra diğer izlediğim filmleri de bloga yazarım. Teşekkürl ederim.