Bu ilk yazımı sinema tutkum ile ilgili hikayeme ayırdım. Sinema ile aslında çok küçük yaşlardan itibaren tanıştım. İlk tanışmam benim sinema tutkumda ve hayatımda önemli bir role sahip olan Kemal Sunal filmleri ile oldu. 90’ların ikinci yarısıydı. Hemen her gün Kemal Sunal’ın bir filmi televizyonda gösteriliyordu. Üstelik sadece akşamları da değil gündüz saatlerinde de oluyordu. Bir yandan derslerimi yaparken bir yandan da Kemal Sunal filmlerini izliyor ve daha sonradan sürekli zihnimde yer edinecek repliklere ilk kahkahalarımı atıyordum.
Açıkçası üniversite yıllarına kadar Kemal Sunal’lı ve Ertem Eğilmez önderliğinde hazırlanmış filmler dışında diğer filmlerle pek ilişkim olmamıştı. Yabancı filmlerden ise çok az film seyretmiştim. Üniversite yıllarında ise yabancı filmlerle daha haşır neşir oldum ve sinema ile ilgili hep daha çok merak ettim. Sinema ile ilgili kitaplar, yazılar okumaya başladım ve sanat filmlerine ve kült yönetmenlerin filmlerine karşı daha fazla ilgi duymaya başladım. Aslında bana çok garip geliyordu. Bir yanım Kemal Sunal’lı filmleri hep seviyor diğer yanımsa daha sanatsal filmlere ilgi duyuyor. Bilemiyorum belki de bir zenginlik olabilir bu benim için.
Sinemaya olan tutkum aslında gün geçtikçe artıyor. Elimden geldiğince sinema ile ilgili yeni şeyler öğrenmeye, okumaya ve takip etmeye çalışıyorum. Belki beğendiğim sinema eleştirmenlerinin film inceleme yazılarındaki o yoğun ve zengin içerik benim yazılarımda olmayacak. Ama en azından kendim için bir şeyler yazmaya çalışacağım. En kötü ileride bir hatıra olur benim için.
Yazıma benim için çok ayrı yerde duran iki insanın filmleri ile ilgili kareler ekledim. Kemal Sunal’ı hep sevmem ve rahmetle anmamı sağlayacak “100 Numaralı Adam” ve Nuri Bilge Ceylan’ın “Bir Zamanlar Anadolu’da” filmlerinden.