Bir Kuşak

7 out of 10 stars (7 / 10)

Film ile ilgili künye, özet ve değerlendirmeler aşağıdaki gibidir.

Filmin Künyesi:

Bir Kuşak | A Generation | Pokolenie | Yönetmen: Andrzej Wajda / Senarist: Bohdan Czeszko (Kitap) / Oyuncular: Tadeusz Lomnicki (Stach Mazur), Urszula Modrzynska (Dorota), Tadeusz Janczar (Jasio Krone), Janusz Paluszkiewicz (Sekula), Ryszard Kotys (Jacek), Roman Polanski (Mundek), Ludwik Benoit (Grzesio), Zofia Czerwinska (Barmen Lola), Zbigniew Cybulski (Kostek), Tadeusz Fijewski (Alman Muhafız), Zygmunt Hobot (Abram), Cezary Julski (Arabacı), Bronislaw Kassowski (Waldemar Berg), August Kowalczyk (Rahip), Jerzy Krasowski (Wladek), Zenon Laurentowski (İşçi), Stanislaw Milski (Krone), Juliusz Roland (Kaczor) / Polonya / 1955 / Siyah-Beyaz / 87´ 

Özet:

İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Polonya yeraltı örgütlenmesini anlatan üçlemenin ilk filmi özünde bir büyüme hikâyesidir. Tarihsel fonda ise, 1943’te kendilerini Treblinka toplama kampına nakliye etmeye çalışan Alman birliklerine karşı mücadele eden Yahudi direnişi, bilinen adıyla “Varşova Getto Ayaklanması” vardır. Kahramanımız Stach hem aşkın tadını hem de baskıya karşı direnişi öğrenirken, film savaşın bedeline dair amansız bir insanlık portresi sunuyor.

Not: Yukarıdaki paragraf İstanbul Modern sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Filmi genel anlamda beğendim.
  • Stach’nin Dorota ile kalp figürü içerisinde kaldıkları sahne güzeldi.
  • Bardaki duvar saati güzeldi.
  • “Bay Sekula”

Lucky

image

6.5 out of 10 stars (6,5 / 10)

Filmin Künyesi:

LUCKY | LUCKY | Yönetmen: John Carroll Lynch / Senarist: Logan Sparks, Drago Sumonja / Oyuncular: Harry Dean Stanton (Lucky), David Lynch (Howard), Ron Livingston (Bobby Lawrence), Ed Begley Jr (Dr. Christian Kneedler), Tom Skerritt (Fred), Beth Grant (Elaine), James Darren (Paulie), Barry Shabaka Henley (Joe) / ABD / 2017 / Renkli / 88´

Sinopsis:

Paris, Texas’tan Inland Empire’a 200’e yakın filmde rol alan ve bu yıl 90. yaşgününü kutlayan benzersiz karakter oyuncusu Harry Dean Stanton’ın başrolü üstlendiği bu bağımsız Amerikan filminin kahramanı çölde bir kasabada yaşayan Lucky. Sabahları güne yoga ve kahvaltıyla başlayan, ilerleyen yaşına rağmen ne sağlık ne de genel olarak hayata dair herhangi bir sorunla karşılaşmayan Lucky, bir ateisttir. Derken bir gün, bu “talihli günlerinin” de sona erebileceği aklına takılır ve Lucky’nin “aydınlanma” yolculuğu başlar. Dünya prömiyerini South by Southwest Film Festivali’nde yapan Lucky, David Lynch’in de dahil olduğu güçlü oyuncu kadrosu ile dikkat çekiyor.

Not: Yukarıdaki paragraf Film Ekimi sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Filmi genel anlamda beğendim.
  • Lucky karakterinin her gün tekrarladığı eylemler film içerisinde iyi bir uygulama olmuş.
  • Lucky karakterini filmde hep bir şeyler içerken görüyoruz. Neredeyse hiç yemek yemiyor. Güne süt ve kahve ile başlıyor. Öğlen de şekerli kahvesi ile devam ediyor. Akşam da bir kokteyl ile yeme içmeye son veriyor.
  • Markette çalışan komşunun evindeki partide Lucky’nin İspanyolca şarkı seslendirdiği sahne güzeldi.
  • Lucky de bir bakıma sırtında İkinci Dünya Savaşı’na dair anıları taşıyan bir kara kaplumbağası.
  • Hastanede Doktor ile Lucky arasında geçen diyaloglar güzel ve eğlenceliydi. Bu sahne bana “Korkusuz Korkak” (Yönetmen: Natuk Baytan) filminde Doktor ile yaşlı bir adam (Mülayim Ters) arasında geçen sahneyi anımsattı.
  • “Şanslı Bir Hayat”
  • “Hiçlik Üzerine Bir Film”

Aşk Mektupları

image

Filmin Künyesi:

AŞK MEKTUPLARI | FROM THE LAND OF THE MOON | MAL DE PIERRES | Yönetmen: Nicole Garcia / Senarist: Jacques Fieschi, Nicole Garcia  / Oyuncular: Marion Cotillard (Gabrielle), Louis Garrel (André Sauvage), Alex Brendemühl (José), Brigitte Roüan (Adèle), Victoire Du Bois (Jeannine) / Fransa / 2016 / Renkli / 116´

Sinopsis:

İkinci Dünya Savaşı’nın hemen sonrası, Avrupa yara bere içinde… Gabrielle, ailesinin baskılarını kıramamış ve İspanyol bir çiftçi olan Jose’yle evlenmiştir. Jose ona karşı dürüsttür ve âşıktır, ancak Gabrielle kendini bir mahkûm gibi hissederken, bu adanmışlığa hiçbir zaman karşılık veremeyeceğinin farkındadır. Bir gün bütün tutkularını ona yeniden hatırlatacak olan Andre ile tanışır. Beraber kaçmak için sözleşirler, ancak onları çevreleyen dünyanın buna izin vermeye niyeti yoktur. Nicole Garcia’nın Milena Agus’un romanından uyarladığı Aşk Mektupları, prömiyerini yaptığı Cannes’da adından Marion Cotillard’ın sağlam performansıyla söz ettirmişti.

Not: Yukarıdaki paragraf Film Ekimi sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • “Kalbimi Kıra Kıra”
  • “Jose Geliyordu ve Yağmur Çiseliyordu”
  • “Histeri Harikalar Kumpanyası”
  • Gabrielle’nin rehabilitasyon merkezindeki sahneleri aklıma “Mon Roi” (Yönetmen: Maiwenn) filmini getirdi.

Rüzgarın Hatıraları

image

Filmin Künyesi:

RÜZGARIN HATIRALARI | Yönetmen: Özcan Alper / Oyuncular: Onur Saylak (Aram), Sofya Khandemirova (Meryem), Mustafa Uğurlu (Mikhail), Murat Daltaban (Rasih), Ebru Özkan (Leyla) / Türkiye / 2015 / Renkli/ 122´

Sinopsis:

Çekimleri İstanbul, Artvin ve Batum’da gerçekleştirilen film; çevirmen ve ressam Aram’ın, İkinci Dünya Savaşı döneminde, siyasi nedenlerle hayatını kurtarmak için İstanbul’dan kaçışını konu alıyor. Karadeniz’de Sovyet-Gürcistan sınırındaki bir orman köyünde sıkışıp kalan Aram için bu kaçış, çocukluğuna dair kayıp bir zamanın izlerini aramaya dönüşüyor. Dönemin siyasi ve kültürel atmosferi içinde; aşk, zaman, ölüm, sürgünlük, yurt, sınırlar, özgürlük ve yüzleşme temaları, belleğin geri dönüşü olmayan karanlık koridorlarına açılan kapılar olarak beliriyor Rüzgarın Hatıraları’nda.

Not: Yukarıdaki paragraf Başka Sinema sayfasından alınmıştır.

Artılar

  • Başarılı bir film olmuş hem yönetim hem de senaryo anlamında.
  • Oyunculuklar genel olarak iyi. Özellikle de Mustafa Uğurlu.
  • Görüntü yönetimi ve görsel atmosfer yaratımı başarılı.

Eksiler

  • Meryem ile Aram arasındaki aşkın filizlenmesi çok çabuk aktarılmış.
  • Filmin başında Aram’ın sevgilisi olarak düşündüğümüz/gördüğümüz Leyla karakteri ile ilgili daha sonra hiç bir bilgi verilmiyor.

Keşif

  • Filmde üç ayrı sahnede geçen “Yok bir şey” repliği aşağıdaki şekilde ve sırada tezahür eder.
    Aram      -> Mikhail
    Meryem -> Aram
    Mikhail  -> Meyem
  • Aram’ın rüzgarın hatırlattıklarını kağıda/ağaca dökmesi/çizmesi güzel bir uygulama olmuş.
  • Yönetmenin “Sonbahar” filminde de Mikhail diye bir karakter vardı.
  • Filmin sonunda gölün ortasında kayığın bir tabut işlevi görmesi “Sevmek Zamanı” (Yönetmen: Metin Erksan) filminin finalini hatırlattı.
  • Filmdeki savaş konusu, geçmişe dair hatıralar vb. gibi noktalar yer yer “Kuleli Ev” (Yönetmen: Eva Neymann) filmini anımsattı.

Öylesine

  • “Savaş Zamanı”
  • “Eksik Çizim”

Yüzündeki Sır

image

Filmin Künyesi:

YÜZÜNDEKİ SIR | PHOENIX | Yönetmen: Christian Petzold / Oyuncular: Nina Hoss (Nelly Lenz), Ronald Zehrfeld (Johnny Lenz), Nina Kunzendorf (Lene Winter) / Almanya / 2014 / Renkli/ 98´

Sinopsis:

II. Dünya Savaşı’nın sonrası toplama kampından yüzünde onu tanınmayacak hale getiren yaralarla kurtulan Nelly, bir dizi ameliyat geçirerek yeni bir yüze kavuşur. Bu süreçte ona yardım eden arkadaşı Lene’nin ısrarlarına rağmen yeni bir hayata başlamayı reddeder ve Berlin’de kalarak hakkında duyduklarına inanmak istemediği eşi Johnny’i aramaya karar verir. Karşılaştıklarında Johnny Nelly’yi tanımayacak ve ondan hayatını alt üst edecek bir istekte bulunacaktır.

Not: Yukarıdaki paragraf Başka Sinema sayfasından alınmıştır.

Artılar

  • Filmin olumlu yanları görüntü yönetimi ve müzikler.

Eksiler

  • Filmi genel anlamda başarısız buldum. Hikayenin inandırıcılığında zaaflar var.
  • Christian Petzold’dan daha iyi bir film beklerdim.
  • Filmin hikayesi çok vaatkar olmasına rağmen iyi değerlendirilemiyor ve heba ediliyor.

Keşif

  • Ronald’ın her akşam pavyona/bara gitme ritüeli bana “Kürk Mantolu Madonna” (Yazar: Sabahattin Ali) romanında Raif Efendi’nin Maria’yı izlemeye gitmesini hatırlattı.

Öylesine

  • Nelly’nin yüzünde bir şey var ama o sır değil.
  • “Yüzeydeki Sır”

Hemşehri

image

Filmin Künyesi:

HEMŞEHRİ | PAISA | PAISAN | Yönetmen:  Roberto Rossellini  / Oyuncular: Carmela Sazio (Carmela, Epizod 1 ), Robert Van Loon (Joe, Epizod 1), Harold Wagner (Harry, Epizod 1), Merlin Berth (Merlin, Epizod 1), Mats Carlson (Swede, Epizod 1), Dots Johnson (Joe, Epizod 2), Alfonsino Pasca (Pasquale , Epizod 2), Maria Michi (Francesca , Epizod 3), Gar Moore (Fred, Epizod 3), Harriet Medin (Harriet, Epizod 4), Renzo Avanzo (Massimo, Epizod 4), William Tubbs (Kaptan Bill Martin, Epizod 5), Dale Edmonds (Dale, Epizod 6), Lorena Berg (Amalia, Epizod 3), Elmer Feldman (Kaptan Feldman, Epizod 5), Newell Jones (Kaptan Jones, Epizod 5), Anthony La Penna (Tony, Epizod 1)   / İtalya / 1946 / Siyah-Beyaz / 120´

Sinopsis:

Yeni gerçekçiliğin kilometre taşlarından olan Hemşehri, Rossellini’nin Savaş Üçlemesi’nin ikinci filmiydi (Roma Açık Şehir’den sonra) ve Alfred Hayes’e Akademi Ödülü adaylığı kazandırmıştı. Film, her biri ayrı bir yazar tarafından yazılan (içlerinden biri Federico Fellini’ydi) altı bölümde, müttefiklerin II. Dünya Savaşı sırasında İtalya’yı işgalini anlatıyor. Po Vadisi’nde Almanlarla İtalyan direnişçileri arasındaki savaşı anlatan son bölümse, neredeyse hiç konuşmanın olmadığı dehşetli bir gerilim sunuyor.

Artılar

  • Epizot 3’te Maria Michi oldukça başarılıydı. Savaş temalı bu filmde kısa da olsa bir aşk masalına da tanıklık etmiş olduk bu bölümde.
  • Epizot 4’te oyunculuklar ve hareketli kamera çekimleri başarılıydı.

Eksiler

  • Bu tür epizotlara ayrılmış filmleri genelde pek sevmem.

Keşif

  • Epizotları beğeni sıralamam şu şekilde: 4 > 5 > 3 > 1 > 6 > 2
  • Epizot 6’daki bir sahne oldukça etkileyiciydi. Herkesin katledildiği bir ortamda ağlayan bir çocuğu görüyoruz bu sahnede.
  • Bir manastırda geçen Epizot 5 filmin hem en ruhani hem de en mizahi bölümüydü. Bu bölümde özellikle kameranın yüz çekimlerinde oldukça başarılı kullanıldığını düşünüyorum.
  • Epizot 5’ten bir replik: “Dünya bizim kilisemiz”
  • Amerikalı din adamlarından ikisinin Protestan ve Yahudi oldukları öğrenilmesinden sonra manastırda kısa süreli yaşanan kriz sahneleri güzeldi.
  • Epizot 5’te Peder, yiyeceklerinin yeterli olmadığını ama bir şekilde hallolacağını söyler. Sonrasında hem manastırın komşuları onlara yemek getirir hem de Amerikalılar yanlarında getirdikleri yiyecekleri paylaşırlar. Burada yemek konusunun hallediliş şekli bana biraz ütopik geldi.
  • Epizot 4’te olağanca hızıyla yaşanan savaşın ortasında yönetmen ironiyi de elden bırakmayarak mizahi dokunuşlar yapıyor filme. Çatı katında kafalarının üzerlerinde mermiler uçuşurken güneşten korunmak için başını örtmeyi düşünen karakter vb. gibi sahneler var bu bölümde.

Öylesine

  • Bulunamadı.