Filmin Künyesi:
BEN O DEĞİLİM | I AM NOT HIM | Yönetmen: Tayfun Pirselimoğlu / Oyuncular: Ercan Kesal (Ercan / Necip), Maryam Zaree (Ayşe / Asiye), Rıza Akın / Türkiye / 2013 / Renkli / 129´
Sinopsis:
Sen neysen osun, ta ki başka birisi olana dek… Onun da bir bedeli var, tabii.”
Festivalde en son Saç (2010) filmiyle Altın Lale En İyi Film ve En İyi Yönetmen ödüllerini kazanan Tayfun Pirselimoğlu, yeni filmi Ben O Değilim’de kimlik değiştirmeye çalışan bir adamın hikâyesini anlatıyor. Nihat, bir hastanenin yemekhanesinde çalışan orta yaşlarda birisidir. Aynı yerde işe yeni başlayan Ayşe’nin aşikâr ilgisi karşısında bocalar ve sonunda onun daveti üzerine evine gider. Orada tuhaf bir sürprizle karşılaşacak ve hayatı tamamen değişecektir. “Biriyken başkası olma, ‘öteki’ haline gelme konusu hep ilgimi çekmiş, yaptığım işlere bir yerlerinden sızmıştır. Ben O Değilim ise tamamen bunun üzerine kurulu bir hikâye; farklı okumalarla değişik menzillere ulaşabilecek bir yapısı var.” –Tayfun Pirselimoğlu
Artılar
- Maryam Zaree oldukça başarılı bir oyunculuk sergilemiş.
- Senaryoyu çok başarılı buldum. Sürprizli bir şekilde ilerleyen hikaye filmin sonunda bizleri daha da şaşırttı.
- Filmin güçlü yanlarından biri de mizahi olmaya çalışmadan kendi mizahını üretmesi.
Eksiler
- Ayşe’nin ölümünden sonra, Ercan’ın hala Ayşe’nin gerçek kocası Necip’in yerine geçmeye devam etmesini çok anlamlandıramadım.
- Ayşe’nin denize gitme isteğinin, normal şekilde sahilde/plajda denize girmek yerine direkt olarak kayıkla denizin ortasına açılarak yerine getirilmesi önden bir iki sahne ile bağlansan nedensellik ilişkisi anlamında daha iyi olabilirdi.
- Ayşe’nin daha ilk konuşmalarında Ercan’ı yemeğe davet etmesi ve Ercan’ın da bu davete gitmesi inandırıcılık anlamında kafada soru işaretleri bırakıyor.
Keşif
- Ercan Kesal’in de oyunculuğu iyiydi ama bende nedense daha önce oynadığı “Küf” (Yönetmen: Ali Aydın) ve “Yozgat Blues” (Yönetmen: Mahmut Fazıl Coşkun) filmlerindeki oyunculuklarının bir tekrarı, bileşkesi gibi geldi bana.
- Ercan’ın patates soyma şekli bana “Bizimkiler” (Yönetmen: Yalçın Yelence, Senaryo: Umur Bugay) dizisinde “Yönetici Sabri’nin” (Mehmet Akan) eşi “Ayla Hanım’ın” (Meral Çetinkaya) patates soyuşunu hatırlattı.
- Ercan’ın filmde yemek masalarındaki oturma biçimlerindeki devamlılık dikkat çekiciydi. Ercan, hem kendi evinde, hem Ayşe’nin ve Asiye’nin evlerinde hep masanın sol ucunda oturuyor.
- Başkasının evinde yaşama ve o hayata müdahil olma gibi öğeler açısından bu film bana “Evde” (Yönetmen: François Ozon) filmini hatırlattı.
- Ayşe’nin Ercan’ı hapisteki kocası Necip’e benzemesi nedeniyle hayatına dahil etmesi; aynı şekilde Ercan’ın Asiye’yi ölen Ayşe’ye benzemesi nedeniyle hayatına dahil etmesi çok güzel bir hikaye kurgusuydu.
- Ercan’ın hem Ayşe hem de Asiye ile beraberken divanın/kanepenin üzerinde yan yana oturdukları sırada verdikleri resim adeta bir fotoğraf gibiydi. O karelerde aslında onlar kendileri olarak değil olmak istedikleri insanlar olarak yer alıyordu belki de.
- Tayfun Pirselimoğlu’nun hem bu filminde hem de izlediğim bir önceki “Saç” filminde ev içi mekanlarda daraltılmış yapı kullanmaya çalışması dikkatimi çekti.
- Ercan’ı gemide çalıştığı sırada iki sütunun arasında sıkışmış bir şekilde gösteriyor kamera bize. Benzer şekilde kamera Ercan’ı bize Asiye’nin evinde kanepede otururken karşı açıdan ufacık odada dev gibi gösteriyor. Bu sahnelerde bir hapishane havası ya da ortamı sezinledim. Ki filmin sonunda da Ercan büyük ihtimalle hapishaneye gidiyor.
- Kayıkla denize açılma sonrası Ayşe’nin ölmesi ve sonrasında Ercan’ın İzmir’de Ayşe’ye tıpatıp benzeyen Asiye’ye rastlaması bana “Bitirimler Sınıfı” (Yönetmen: Ülkü Erakalın) filminde “Selma Öğretmen” (Perihan Savaş) ve öğrencilerinin bir yaz kampında başlarından geçen cinayet olayını anımsattı.
- Yönetmen, aslında hepimiz birbirimize benzeriz mi demek istiyor acaba?
- Hem Ayşe hem de Asiye’nin Ercan ile tanıştıkları sırada kocalarının hapiste olmasını dikkate değer budum.
- Ayşe’nin ölümünden sonra Ercan’ın Necip olmaya devam etmesi, içine girdiği bir şok nedeniyle olabilir mi diye düşündüm.
- İlk ve ikinci nezarethane sahnelerindeki yaşanan olayların benzerliği ve kullanılan sinema dili iyi bir uygulamaydı.
- Kahvehanede Ercan’ın Necip olarak tanındığı ve onun da bozuntuya vermediği sahne güzeldi.
- Ercan’ın cinsel açlığını giderişindeki haşinliği “Kavşak” (Yönetmen: Selim Demirdelen) filmindeki “Güven” (Güven Kıraç) karakterine benzettim. Kim bilir belki Ercan’ın da geçmişinde hayatını değiştiren bir “kavşak” vardır.
Öylesine
- “Ben, Kendim ve Eşim”
- “Benzemek soğuk yenen bir yemektir.”
- “Benzemez Kimse Sana”
- “Ben o değilim. Ne olacak ki?”