Bütün Saadetler Mümkündür

image

Filmin Künyesi:

BÜTÜN SAADETLER MÜMKÜNDÜR | Yönetmen: Selman Kılıçaslan / Senarist: Selman Kılıçaslan / Oyuncular: Kemal Uçar (Ali), Arif Erkin (Mevlüt Amca), Nilay Erdönmez (Gülce), Ruhi Sarı (Osman) / Türkiye / 2017 / Renkli / 97´

Sinopsis:

Mühendislik öğrencisi Ali (21), okuduğu küçük şehirden ayrılarak Erasmus projesiyle yurtdışına çıkma hayalleri kurar. Bununla beraber kendisini tanımaya çalıştığı, hayata dair sorular sorduğu bir arayış sürecindedir. Sakin hayatı, türkü kafede solistlik yapan Gülce’den hoşlanmasıyla beraber hareketlenir. Bir hemşire adayı olan Gülce, yaşadığı maddi sıkıntılarını aşmak için Adapazarı’nın eski mahallelerinden birinde yaşlı ve yalnız bir adamın bakıcılığını yapar. Gülce’ye (23) yakınlaşarak onu tanımaya başlayan Ali, Mevlüt’ün (83) de hikayesine ortak olur. Ali arayışını bu karşılaşmanın eşiğinde sürdürür, cevabını kitaplarda bulamayacağı bir soruyla beraber… Bütün saadetler mümkün
müdür?

Not: Yukarıdaki paragraf Başka Sinema sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Filmi genel anlamda beğendim.
  • Oyunculuklar başarılı.
  • Bir sahnede Osman, Ali’ye Satranc-ı Urefa (Ariflerin Satrancı) oyununun çizildiği bir el yazması gösterir. Alim Muhyiddin İbn-i Arabi tarafından tasavvuf yolunu öğrencilerine öğretmek üzere geliştirilmiş ilginç bir oyundur bu. Bir bakıma bu oyun Ali’nin kendini tanıma, yolunu bulma ve o yolda ilerleme anlamında önüne çıkan bir temsil olmuştur.
  • Filmde Cumhuriyet dönemi şair ve yazarı Ziya Osman Saba’dan (1910-1957) da pek çok iz görmek mümkün.
  • Filmden bir replik: “Dalgın olanlar aslında pür dikkatlidirler”.
  • Diyaloglarda kullanılan şiirsel üslup “Kelebeğin Rüyası” (Yönetmen: Yılmaz Erdoğan) filmini çağrıştırır.
  • Filmde dergah ve derviş görüntülerinin yer aldığı sahneler “Takva” (Yönetmen: Özer Kızıltan) filmini akıllara getirir.

Yaralı Kalpler

image

Filmin Künyesi:

YARALI KALPLER | INIMI CICATRIZATE | SCARRED HEARTS | Yönetmen: Radu Jude / Senarist: Radu Jude / Oyuncular: Lucian Teodor Rus (Emanuel), Ivana Mladenovic (Solange), Ilinca Harnut (Isa), Bogdan Cotlet (Victor) / Romanya / 2016 / Renkli / 141´

Sinopsis:

Aferim!’le Romen Yeni Dalgası’nın farklı bir sesine dönüşen Radu Jude, Yaralı Kalpler’le özgün, entelektüel ve sıcak bir filme imzasını atıyor. 1937’de kemik veremi hastalarının bulunduğu bir sanatoryumda geçen film, Romen yazar Max Blecher’ın otobiyografik romanından sinemaya uyarlanmış. Film, büyük acılar çeken hastaların sanatoryumdaki aile bağlarını, ilişkilerini, özellikle de yaşamın ne kadar güçlü olduğunu ana kahramanımız Emanuel’in rehberliğinde gösteriyor. 35mm ve ağırlıklı olarak statik kamerayla çalışan Jude, melankoliden yaşama sevincine uzanan duyguları yakalarken mizahtan da yararlanıyor.

Not: Yukarıdaki paragraf İKSV sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Genel anlamda beğendiğim bir film oldu.
  • Oyunculuklar başarılı.
  • Özellikle filmin ilk bölümündeki diyaloglar hem güzel hem de başarılı.
  • Sanatoryum sahneleri “Kelebeğin Rüyası” (Yönetmen: Yılmaz Erdoğan) filmini de hatırlattı biraz.
  • Filmde çok kullanılan bölümlendirmeleri başarılı bulmadım. İzlemeyi olumsuz etkiliyor.

Rüzgar Yükseliyor

image

Filmin Künyesi:

RÜZGAR YÜKSELİYOR | THE WIND RISES | Yönetmen:  Hayao Miyazaki  / Oyuncular:  Jirô HorikoshiHonjô, Nahoko SatomiKurokawaCaproniHattoriKayo Horikoshi, CastorpSatomiKatayama  / Japonya / 2013 / Animasyon / 126´

Sinopsis:

Jiro uçmayı ve güzel uçaklar tasarlamayı hayal ediyordur. Erken yaşlardan itibaren miyop olan ve pilotluk yapması mümkün olmayan Jiro, 1927 yılında Japonya’nın önde gelen havacılık şirketlerinden birinde kendine iş bulur. Dehası kısa bir sürede fark edilir ve Jiro dünyanın sayılı uçak tasarımcılarından biri olur.

RÜZGAR YÜKSELİYOR, Jiro’nun yaşamını ve onu etkileyen 1923 Büyük Kanto Depremi’ni, Büyük Buhran’ı, verem salgınını ve Japonya’nın II. Dünya Savaşı’na girişini konu ediniyor. Nakoho ile tanışıp ona aşık olan Jiro, Honjo ile de dostluğunu ilerletip pekiştirir. Olağanüstü icatlara imza atarak geleceğin havacılık dünyasını şekillendirir.

Artılar

  • Filmin görsel atmosferi oldukça güzel.
  • Filmde kullanılan müzikleri başarılı buldum.
  • Deprem ve yangın sahneleri oldukça başarılıydı.

Eksiler

  • Jiro’nun, kız kardeşi dışında anne ve babası ile görüştüğüne pek tanık olmuyoruz. Oysaki Japon toplumunda aile ilişkilerine çok önem verilir. Bu açıdan böyle bir durum bana biraz garip geldi.
  • Filmin otelde geçen bölümü aşırı romantik geldi bana 🙂
  • Jiro’nun Almanya iş gezisinden sonra dünya turuna devam etmesi ile ilgili hikaye tam aktarılamıyor gibi geldi bana.

Keşif

  • Filmden bir replik : “Rüzgar yükseliyor, yaşamalıyız artık”
  • Jiro’yu küçük hali ile ilk gördüğümüzde, üzerindeki elbisesinde uçak şeklinde desenlerin olması çok hoştu.
  • Jiro’nun kendisine örnek aldığı ve ona ilham veren Bay Caproni’nin bıyıkları rüzgar estiğinde bir uçak pervanesi gibi şekil alıyor 🙂
  • Japonya’daki şirket Jiro ve Honjo’yu uçaklarla ilgili daha fazla bilgi sahibi olmaları için Almanya’ya gönderir. Almanya gezisi sırasında ikili biraz İyi Mühendis – Kötü Mühendis rollerine büründü gibi geldi bana.
  • Ülkemizde de sıkça dile getirilen “Batının iyi yanlarını” alma mottosunu bu filmde de Japonların uyguladığını görüyoruz 🙂
  • Filmin temel konularından biri olan Japonya’nın ilk yerli uçak yapma hikayesi bana “Devrim Arabaları” (Yönetmen: Tolga Örnek) filminde işlenen ülkemizin ilk yerli otomobil yapma macerasını hatırlattı.
  • Filmde yer alan Nahoko’nun vereme yakalanması, sanatoryumda tedavi görmesi, hastalığına rağmen Jiro’nun ona karşı tükenmeyen sevgisi gibi durumlar bana “Kelebeğin Rüyası” (Yönetmen: Yılmaz Erdoğan) filmini hatırlattı.
  • Kurokawa karakterine ait tipleme filme oldukça renk katmış. Sert görünümü altında zaman zaman gördüğümüz babacan tavırları Yeşilçam filmlerindeki karakterleri hatırlattı.
  • Hasta sevgilisi Nahoko’nun elinden tutarak tek eli ile uçak tasarımı üzerinde çalışan Jiro’nun sahnesi oldukça etkileyiciydi.

Öylesine

  • “Rüzgarlar Gerçek Olsa”
  • Bir Hayalimiz Vardı : Jiro & Nahoko
  • “Rüzgarlar da uçar durmaz yerinde
    Solar güzelliğin kalmaz veremde”
  • Jiro’nun hayattaki mottosu : “Uçmak ya da uçmamak, işte bütün mesele bu!”
  • “Rüzgar Jiro’yu Sürükleyecek”
  • “Rüzgarın Oğlu Jiro”
  • İbrahim Tatlıses’in “Sabuha” isimli bir türküsü vardır. Bunu acaba filme uyarlasak nasıl bir şey çıkar diye düşündüm.
    “Bırakıp gitme dedim
    Beni terk etme dedim
    Nahoko çok bekledim
    Haber bile etmedin
    Rüzgarsız Nahoko”

Violette

image

Filmin Künyesi:

VIOLETTE | VIOLETTE   | Yönetmen:  Martin Provost  / Oyuncular:  Emmanuelle Devos (Violette Leduc), Sandrine Kiberlain (Simone de Beauvoir), Olivier Gourmet (Jacques Guérin), Catherine Hiegel (Berthe Leduc), Jacques Bonaffe (Jean Genet), Olivier Py (Maurice Sachs), Nathalie Richard (Hermine), Erwan Creignou (Marcel), Jean-Paul Dubois (Ernest)  / Fransa / 2013 / Renkli / 139´

Sinopsis:

Martin Provost’un Toronto Film Festivali’nde prömiyerini yapan filmi Violette, adını Fransız kamuoyunda kadın cinselliği, kürtaj gibi meseleleri tartışmaya açan ilk yazarlardan Violette Leduc’ten alan bir dönem filmi. Evlilik dışı bir ilişkiden doğan Violette, yıllarca çaba gösterdikten sonra ancak 1964 yılında La Bâtarde / Piç adını verdiği anılarıyla şöhreti yakaladı. Violette’in ünlü kadın yazar Simone de Beauvoir ile ömür boyu süren dostluğu ve Jean Genet ile mesleki yakınlığını merceği altına yatıran film, feminizm, dostluk ve edebiyat kavramlarını da sorguluyor. “Violette hakkında bulduklarım ne kadar artarsa, içinde sakladıkları beni o kadar etkiliyordu; kırılganlığı, kırgınlığı, ki bunlar yanında herkesin bildiği skandallara karışan şatafatlı kişiliği (yani şöhrete kavuştuğu 1960’lardan sonra) beni pek ilgilendirmedi, bir maske sayılırdı bunlar. Hayat ona iyi davranmadı. İnsanlar onun zor olduğunu söylerdi. Ama bu bana yetmedi.” – Martin Provost

Artılar

  • Filmi oldukça etkileyici ve başarılı buldum.
  • Emmanuelle Devos’un ve Sandrine Kiberlain’in oyunculukları çok iyiydi.

Eksiler

  • Bulunamadı.

Keşif

  • Violette’in ürettiği kitaplar ile hayatındaki değişimler dikkatimi çekti. “Boğulmak” kitabını yazıyor sonrasında kurtuluyor boğulmaktan; “Açlık” kitabını yazıyor sonrasında eli para görmeye başlıyor; “Fırtınalar” kitabını yazıyor sonrasında hayatı durgunluk dönemine giriyor; Son olarak “Piç” kitabını yazıyor sonrasında herkes tarafından sahipleniliyor/tanınıyor.
  • Filmin son karesi muhteşem. Sanki bir Claude Monet tablosu gibi.
  • Violette’in hayal olarak gördüğü sahneler güzeldi. Özellikle de annesini gelinlikle karnını tekmelerken gördüğü sahne anlamlıydı.
  • Violette biraz uzaklaşmak için bir seyahate çıkıyor. Buradaki bir sahnede Violette’i mastürbasyon yaparken görüyoruz. Kameranın sonrasında bize gürüldeyen nehri göstermesini anlamlı buldum.
  • Bir sahnede Violette’i seyahat için gittiği yerde iki ağacın kökleri arasında dururken görüyoruz. Bunu Violette’in kadın-erkek kimliği arasındaki arada kalmışlığı şeklinde okuyabilir miyiz acaba?
  • Violette ile Simone’in ikili sahneleri çok güzel çekilmiş. Hele o tiyatrodaki sahnede, kamera bize onları seyirci koltuklarında yüzleri sahneye dönük arka arkaya otururlarken gösteriyor ya, muhteşem.
  • Filmden aklımda kalan bir replik: “Sokakta, kadınlar güzeldir dönüp güzelliklerine bakarlar; çirkindir dönüp çirkinliklerine bakarlar.”
  • Filmden bir replik: “Koleksiyoncuları sevmem ölü şeyleri toplarlar. Oysa kelimeler canlıdır.”
  • Simone belki de Violette’te kendisinde olmayan kırılgan tarafı gördüğü için ona daha çok yaklaştı.
  • “Kelebeğin Rüyası” (Yönetmen: Yılmaz Erdoğan) filminde nasıl şiire övgü ve saygı duruşu varsa; bu filmde de romana/yazmaya övgü ve saygı duruşu var.

Öylesine

  • “Violet Violette”
  • “Çığlıklar ve Fırtınalar”
  • “Simone ve Violette”
  • “Violette’in Simonu”
  • “Violette Leduc, 1950”
  • Violette Leduc’un sinemadaki temsilcisi Catherine Breillat olabilir.