Umberto D

image

Filmin Künyesi:

UMBERTO D | Yönetmen:  Vittorio De Sica  / Oyuncular: Carlo Battisti (Umberto Domenico Ferrari), Maria Pia Casilio (Maria), Lina Gennari (Antonia Belloni)  / İtalya / 1952 / Siyah-Beyaz / 89´

Sinopsis:

Vittorio De Sica’nın bu yeni-gerçekçi başyapıtı, İtalya’nın savaş sonrasında ekonomisini rayına sokmaya çalıştığı yıllarda geçinmeye çalışan yaşlı bir emekliyi izliyor. Köpeği Flike dışında kimsesi olmayan Umberto, insani duyguların modernleşme güçleri tarafından yok edilmiş gibi göründüğü bir şehirde onurunu korumaya çalışıyor. Temel ihtiyaçlarını –yiyecek, barınak, arkadaşlık- karşılamak için verdiği mücadele, çekilmiş en acıklı filmlerden birini, dünya sinemasının gerçek bir klasiğini yaratıyor.

Artılar

  • Filmi genel olarak beğendim ve başarılı buldum.
  • Müzik kullanımını başarılı buldum.
  • Carlo Battisti’nin oyunculuğu oldukça başarılı.
  • Maria Pia Casilio’nun oyunculuğu da göz doldurdu.

Eksiler

  • Filmde Umberto’nun bir tek akrabası ya da yakını ile bile hiç karşılaşmıyor olmamız garip geldi.

Keşif

  • Umberto’nun gururundan dolayı dilenmeyi bile becerememesi ve o sahnelerdeki ifadesi/duruşu bana “Diyet” (Yönetmen: Ö. Lütfi Akad) filminde para kazanmak için o yaşta sokaklarda balon satmaya çalışan ama aslında satamayan Hacer’in (Hülya Koçyiğit) babası Yunus (Turgut Savaş) karakterini hatırlattı.
  • Umberto’nun köpeği Flike ile olan candan dostluğu bana benzer dostlukları gördüğümüz şu iki filmi hatırlattı:
    “Artist” (Yönetmen: Michel Hazanavicius) filminde George Valentin (Jean Dujardin) ile köpeği
    “Bwakaw” (Yönetmen: Jun Robles Lana) filminde Rene (Eddie Garcia) ile köpeği Bwakaw
  • Umberto karakteri zaman zaman bana “Yaban Çilekleri” (Yönetmen: Ingmar Bergman) filmindeki yaşlı Profesör Isak Borg (Victor Sjöström) karakterini hatırlattı.
  • Umberto’nun harabeye dönmüş odasında kameranın bize tam karşı açıdan gösterdiği bölüm bir tablo gibiydi.
  • Maria’nın karıncaları ateş ile öldürdüğü sahne ilginçti.
  • Umberto’nun istemeye istemeye köpeği Flike’ın ayaklarına şapkasını koyup dilenmeye çalıştığı sahne hoştu durumun kendisi oldukça acıklı olsa da.
  • Filmin heyecanlı finali sürpriz oldu benim için. Önden gelen sahnelerle Umberto’nun artık intihar edeceğine kanaat getirmişken birden onun hayata yeniden tutunmasına ve köpeği Flike ile umut dolu yarınlara yol almasına tanık olduk.
  • Umberto’nun yüzündeki o mağrur ve acı dolu ifade bana “Milyarder” (Yönetmen: Kartal Tibet) filmindeki istasyon şefi Mesudiyeli Mesut (Şener Şen) karakterini çağrıştırdı.
  • Umberto ile Maria ikilisini “Gönül Yarası” (Yönetmen: Yavuz Turgul) filmindeki Nazım (Şener Şen) ve Dünya (Meltem Cumbul) ikilisine benzettim biraz. Umberto ile Maria arasında sanki tam olarak adı konulmamış bir yakınlık/ilişki var Nazım – Dünya arasında olduğu gibi. Öte yandan Umberto da Nazım gibi okumuş, intizamlı giyinen bir karakter. Maria ise Dünya gibi okuyamamış, sevgiden yoksun kalmış bir kadın.
  • Maria’nın iki sahnede dışarıda yalnız başına dolaşan kedi ile karşılaşmasını anlamlı buldum. Aslında Maria’nın durumu da o gördüğü kedilerden farklı değil.
  • Umberto elindeki 1000 lirayı kimseye bozduramaz. Gidip bir satıcıdan bardak alır paranın bozulması için ve aldığı bardağı anında yere fırlatır. Oldukça güzel bir sahneydi bu.

Öylesine

  • “Yataklar Üstünde 20.000 Karınca”
  • “Çanlar Umberto İçin Çalıyor”

Nebraska

image

Filmin Künyesi:

NEBRASKA | Yönetmen: Alexander Payne / Oyuncular: Bruce Dern, Will Forte, Stacy Keach, June Squibb / ABD / 2013 / Siyah-Beyaz / 121´

Sinopsis:
Alexander Payne’nin (Sideways, The Descendants), arkadaşı Bob Nelson’ın senaryosunu yazdığı yeni filmi, harika karakterlerle dolu bir melankolik komedi. Uzun  yıllardır çekilen en iyi siyah-beyaz filmlerden biri olan Nebraska, profesyonel oyuncularla, amator oyuncuları buluşturuyor ve çekildiği mekanların egzotik havasını ve ritmini yansıtıyor. Montana’da yaşayan Woody (Bruce Dern) isimli yaşlı bir alkolik kazandığını zannettiği piyango ödülünü almak için Nebraska’ya gitmek üzere defalarca evden kaçar. Woody’nin ilerleyen bunamasından sıkılan ailesi onu bir bakımevine yerleştirmek konusunu tartışır. Sonunda ona gerçeği anlatmaya çalışmaktan yorulan iki oğlundan biri, Dave (Will Forte) babasını arabasıyla götürmeyi teklif eder. Yolda Woody yaralanır. Baba-oğul, Woody’nin doğduğu ve geçmişiyle yüzleştiği küçük bir Nebraska kasabasında bir süre dinlenmek zorunda kalırlar.

Artılar

  • “Woody” rolünde Bruce Dern’in, “David” rolünde Will Forte’nin ve “Kate” rolünde June Squibb’in oyunculukları çok başarılı.
  • Müzik kullanımı oldukça başarılı.
  • Filmin senaryosu oldukça güçlü. Özellikle mizahi yönü ağır basan diyaloglar ustalıkla yazılmış.

Eksiler

  • Woody’nin Nebraska yolculuğuna çıktığı sırada bir otelde geçirdiği küçük kazanın ardından birdenbire eski kasabasında kalmaya ikna olmasını çok keskin bir geçiş olarak yorumladım.
  • Filmin sonlarına doğru Woody’nin yeni kamyoneti ile eski kasabasının içinden geçtiği ve biraz da hava attığı sahne klasik bir tercih olmuş.

Keşif

  • Woody karakteri biraz bana “Milyarder” (Yönetmen: Kartal Tibet) filmindeki Mesudiyeli Mesut (Şener Şen) karakterini hatırlattı. Gerçi “Milyarder” filminde piyango gerçekten Mesut’a çıkıyordu. Ama iki filmde de yakın çevrenin, eski dostların piyango çıkmış birine gösterdikleri tutumlar hemen hemen ortak gibiydi.
  • Siyah-Beyaz çekilen filmdeki bu renk zıtlığını tasarlanan karakterler (Woody-Kate, David-Ross, David/Ross – Bart/Cole) içerisinde de sanki görebiliyoruz. Bu bakımdan filmdeki renk tercihi bence olumlu olmuş.
  • Filmde birçok komik sahne var ama film sonrasında ilk aklımda kalanlar aşağıdakiler oldu:
                  Oğlu David ile Woody’nin düşürdüğü dişlerini tren raylarında aradığı sahne.
                  Kate’in mezarlıkta ölen kişiler hakkında geçmişten bilgileri/anıları anlattığı sahne.
                  David ve abisi Ross’un yanlış kompresörü çaldıkları sahne.
                  David ile kuzenleri Bart ve Cole arasında geçen yolculuk ne kadar sürdü sahnesi.
                  Woody ve kardeşlerinin hep birlikte TV izledikleri sahne.
                  Woody’nin başını alıp alıp kendini yollara attığı neredeyse her sahne 🙂
                  Woody ve David’in barda ilk defa birbirleri ile sohbet ettikleri sahne.
  • Woody belki gerçekte piyangoyu kazanamıyor ama geçmişine yaptığı yolculuk ile aslında hayatı kazanıyor belki de. Doğup büyüdüğü kasabada rastladığı her kişi onun geçmişinde karanlıkta kalmış bölgelerini birer birer aydınlatıyor.
  • Bu filmdeki ana karakterler arasındaki ilişki hiyerarşileri/baskınlıkları ile “Bir Zamanlar Anadolu’da” (Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan) filminde ana karakterlerin hiyerarşik ilişki yapısı arasında bir benzerlik yakaladım. “Bir Zamanlar Anadolu’da” filminde bir cesedi arama hikayesi vardı. Bu filmde de çıkmamış olan piyangonun aranmasını bir nevi maddi anlamda ceset araması olarak okuyabiliriz. İki filmdeki ana karakterleri aşağıdaki gibi eşleştirmeye çalıştım.
                      Woody – Zanlı Kenan (Fırat Tanış)
                      Kate – Savcı Nusret (Taner Birsel)
                      Ross – Komiser Naci (Yılmaz Erdoğan)
                      David – Doktor Cemal (Muhammet Uzuner)

Öylesine

  • “Million Dollar Woody” | “Milyonluk Woody”.
  • “Bir Kamyonetin Peşinde” | “Bir Kompresörün Peşinde” | “Bir Piyangonun Peşinde”.
  • “Bir Zamanlar Nebraska’da”.