Beklenen Şarkı

7 out of 10 stars (7 / 10)

Film ile ilgili künye, özet ve değerlendirmeler aşağıdaki gibidir.

Filmin Künyesi:

Beklenen Şarkı | Yönetmen: Ülkü Erakalın / Senarist: Erdoğan Tünaş, Fuat Özlüer / Oyuncular: Kartal Tibet (Selim Varol), Hülya Koçyiğit (Gül Deniz), Zeynep Tedü (Meral Altunizade), Münir Özkul (Kemani Latif Yanıkyay), Hulusi Kentmen (Selim’in Dedesi, Selim’in Annesinin Babası), Atıf Kaptan (Selim’in Babası), Serpil Gül (Selim’in Annesi), Gülistan Güzey (Gül’ün Annesi), Cenk Er (Osman, Gül’ün Babası), Süha Doğan (Bahri Kaplan), Zeki Tüney (Saz Salonu Sahibi), Muzaffer Yenen (Müzik Okulu Öğretmeni), Mahmure Handan (Dadı), Nermin Özses (Müzik Okulu Hademesi), Talia Saltı (Müzik Okulu Hademesi), Ali Demir (Müzik Okulu Görevlisi), Remziye Fırtına, Handan Adalı, Yaşar Şener (Meyhane Müşterisi), Mustafa Yavuz (Meyhane Müşterisi), Niyazi Gökdere / Türkiye / 1971 / Renkli / 82´ 

Özet:

Filmde, zengin bir erkekle fakir bir kızın engellerle dolu aşkı anlatılır. Selim, babasının isteği üzerine Meral’le nişanlanmıştır. Babasının işleri iyi değildir. Meral varlıklı bir ailenin kızıdır. Selim’in ailesi, bu evlilik sayesinde sıkıntıdan kurtulacaktır. Ancak delikanlı Meral’i sevmemektedir. Nişanlısını okuldan almak için gittiği bir gün Gül’le tanışır. Gül, iyi yetiştirilmiş bir kızdır. Ancak maddi sıkıntı çekmektedirler. Annesini rahat ettirmek için Meral’in öğrenci olduğu okulda hademelik yapmaya başlamıştır. Selim, önce sesinden, sonra güzelliğinden çok etkilenmiştir. Ancak arada babasının gururu ve borçları vardır.

Not: Yukarıdaki paragraf TSA sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Filmi genel anlamda beğendim.
  • Seslendirilen şarkılar güzel.
  • Filmdeki mekanlardan Müzik Okulu, “Adını Anmayacağım” (Yönetmen: Orhan Elmas) filminde de yer alır.
  • Hülya Koçyiğit’in yine şarkıcı karakterlerini canlandırdığı “Adını Anmayacağım” (Yönetmen: Orhan Elmas) ve “Üç Arkadaş” (Yönetmen: Memduh Ün) filmlerinde de karakterlerin ismi Gül’dür.
  • Yarım kalan bestenin piyano ve kanun eşliğinde, Selim’in Annesi (Piyano) ve Gül’ün Annesi (Kanun) tarafından icra edildiği sahne güzel.
  • Beklenen şarkı/beste: “Gözlerinin İçine Başka Hayal Girmesin” (Söz: Sabih Gözen, Beste: Zeki Müren). Bu arada film aynı isimle 1953 yılında ilk olarak çekilmiş olup başrolde Zeki Müren yer almaktadır.
  • Filmden bir replik: “Şarkınız bende tertemiz duygular uyandırdı.”
  • Filmden bir replik: “Beni üzen, kader çizginin benimkine benzemesi.”
  • Filmden bir replik: “Aslında ikimiz de bu güzel bestenin eksik birer sayfalarıyız.”
  • Hulusi Kentmen için Mümtaz Ener seslendirmesi bu filmde yakışmamış.
  • Selim’in Babası’nın filmden bir anda çıkması biraz tutarsız olmuş.
  • “Yarım Kalan Şarkı”
  • “Beklenen Saadet”

Sarayın Gözdesi

Sarayın Gözdesi filminde Kraliçe Anne (Olivia Colman)

Sarayın Gözdesi filmi ile ilgili künye, sinopsis ve değerlendirmeler aşağıdaki gibidir.

Filmin Künyesi:

SARAYIN GÖZDESİ | THE FAVOURITE | Yönetmen: Yorgos Lanthimos / Senarist: Tony McNamara, Deborah Davis / Oyuncular: Olivia Colman (Anne, Kraliçe), Emma Stone (Abigail), Rachel Weisz (Sarah), Nicholas Hoult (Harley), Joe Alwyn (Masham), James Smith (Godolphin), Mark Gatiss (Lord Marlborough) / ABD / 2018 / Renkli / 119´ 

Sinopsis:

The Favourite, 18. yüzyılın başlarında İngiltere’de hüküm süren Kraliçe Anne’in kraliyet entrikaları, ihtirasları, kıskançlıkları ve ihanetleri içeren müstehcen ve iğneleyici hikayesini anlatıyor. Hikayenin merkezindeki Kraliçe’nin sırdaşı, danışmanı ve gizli sevgilisi olan Marlborough Düşesi Sarah Churchill ile olan ilişkisi, Düşes’in genç kuzeninin gelmesiyle tepetaklak olur. Kraliçe ve sarayı etkilemeye çalışan iki kadın arasındaki güç dengeleri çok geçmeden değişecektir.

Not: Yukarıdaki paragraf Kadıköy Sineması sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Genel anlamda filmi başarılı buldum.
  • Oyunculuklar başarılı.
  • Filmin görsel atmosferindeki renk kullanımı çok karanlık olmuş.
  • Bir Lanthimos filmi olduğu zaman zaman hissedilse de tam anlamıyla bir Lanthimos filmi diyemeyiz.
  • Sarah ve Abigail, Kraliçe için adeta “İyi Melek” ve “Kötü melek” figürlerini temsil eder. Bu temsil yapılırken Kraliçe onları tam tersi şekilde yorumlar: Sarah (Kötü Melek) – Abigail (İyi Melek)
  • Sarah ve Abigail rakibelerini avcılık buluşmaları hem artan gerilimi hem de boynuzun (Abigail) kulağı (Sarah) geçmesini gözlemlemek açısından güzel sahneler olmuş.
  • Kraliçe’nin on yedi tavşanı “Battal Gazi Destanı” (Yönetmen: Atıf Yılmaz) filminde Battal’ın (Cüneyt Arkın), babasının intikamı için peşine düştüğü on yedi yarayı hatırlatır.

Sarayın Gözdesi Filmi için Öylesine İsim Önerileri 

  • “Grotesk”
  • “Gez Gözde Arpacık”

 

Deniz Kıyısındaki Ev

image

Filmin Künyesi:

DENİZ KIYISINDAKİ EV | LA VILLA | Yönetmen: Robert Guédiguian / Senarist: Robert Guédiguian, Serge Valletti / Oyuncular: Ariane Ascaride (Angèle Barberini), Jean-Pierre Darroussin (Joseph), Gérard Meylan (Armand), Jacques Boudet (Martin, Yvan’ın Babası), Anaïs Demoustier (Bérangère), Robinson Stévenin (Benjamin), Yann Trégouët (Yvan), Geneviève Mnich (Suzanne, Yvan’ın Annesi), Fred Ulysse (Maurice, Üç Kardeşin Babası), Esther Seignon (Blanche)  / Fransa / 2017 / Renkli / 107´

Sinopsis:

Deniz Kıyısındaki Ev, ölüm döşeğindeki babalarının yanında olabilmek için yıllar sonra bir araya gelen üç kardeşin hikayesini anlatıyor. Marsilya’da denize nazır bir villada yaşayan Maurice ölüm döşeğindedir. Üç kardeş hastalanan babalarının son zamanlarında yanında olabilmek için yıllar sonra yeniden bir araya gelir. Paris’te kendisine farklı bir dünya kuran Angèle, geçmişte yaşadıkları travma sonrası bir daha dönmemek üzere ayrıldığı eve yeniden gelmiş olmanın tedirginliği içerisindedir. Angele ile kendisinden genç bir kadına aşık olan Joseph ve ailenin butik restoranını işletmeye çalışan Armand aralarındaki bağın sarsılmasına neden olan olayla yüzleşmek zorunda kalır. Çocuklarını yıllar sonra etrafına toplayan Martin, onlara aşıladığı ideallerin ne kadarını koruyabildiklerini anlamak için onları test eder. Bu sırada ansızın hayatlarına giren davetsiz bir misafir evin tüm dengesinin değişmesine neden olur

Not: Yukarıdaki paragraf Beyazperde sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Filmi oldukça başarılı buldum. Sade ve kaliteli bir çalışma olmuş.
  • Hem başrol oyunculukları hem de yan rollerdeki oyunculuklar başarılı.
  • Filmin dokunduğu, üzerinde bir şeyler söylemeye çalıştığı pek çok tema/başlık var. Bunlardan bazılarını sayacak olursak: Aile, Vicdan, Mültecilik, Göçmen Politikası, Savaş, Kapitalizm, Rant ve bunun gibi.
  • Filmde müzik pek kullanılmamış. Geçmişte geçen sahneler gösterilirken tercih edilen şarkılar ise güzel ve keyifli olmuş.
  • Filmin ilk repliği birazdan hastalanacak/felç geçirecek olan Maurice’nin telaffuz ettiği “Çok kötü…” sözlerini içermekte. Buradaki sözcükler pek çok şeye yorumlanabilir. Hastalanmak üzere olduğu için Maurice’ninsağlığı kötüye gitmekte, insanların verdiği ekonomik savaş, ülkelerin verdiği siyasi savaş, mültecilik ve göçmen sorunu, çocukların geleceği.
  • Filmden siyasi bir replik: “Akıl sağda, kalp solda”.
  • Filmde pek çok güzel sahne yer almakta. Bunlardan ikisi ise toplu halde sigara içilmeye başlandığı kısım ile final bölümündeki yankı sahnesi.
  • Birbirlerinden uzakta hayat süren üç Fransız kardeş filmin sonlarına doğru karşılaşacakları sürpriz ile kardeş olmanın önemini ve değerini bir kez daha anlıyor olacaklar belki de.
  • Filmin genelinde “iyi/kusursuz” biri olarak resmedilen Yvan’ın kimi bölümlerdeki bazı davranışları ve tavırları kafa karıştırıcı.
  • Maurice işlettiği restorandan etrafta yaşayan herkesin faydalanabilmesi için yıllardır düşük fiyat politikası uygulamıştır.  Bu durum bana “Mavi Boncuk” (Yönetmen: Ertem Eğilmez) filmini hatırlatır.  O filmde de Baba Yaşar (Münir Özkul) ve dostları, fakir fukaranın da gönlünce doyması ve eğlenebilmesi için fiyat politikası ucuz olan,rahatlıkla fikis menü seçilebilen bir gazino açmayı hayal ederler. Sonunda gerçekleştirirler de bu filmde olduğu gibi.
  • Balıkçılık yapan Benjamin ile tiyatro oyuncusu Angèle’nin duygusal yakınlaşması “Kara Gözlüm” (Yönetmen: Atıf Yılmaz) filmindeki Balıkçı Azize (Türkan Şoray) ile Şopen (Chopin) Kenan (Kadir İnanır) ikilisini hatırlatır.
  • “Kelebekler” (Yönetmen: Tolga Karaçelik) filminin de benzer bir konusu vardır. Orada da iki erkek bir kızdan oluşan ve uzun yıllardır birbirleri ile görüşmeyen üç kardeş, babalarının hastalığı dolayısı ile yıllar sonra köye dönerler.
  • Kardeşlerin babası Maurice karakterini canlandıran Fred Ulysse 2012 yılında kaybettiğimiz usta sanatçımız Müşfik Kenter’i anımsatıyor.

    Fred Ulysse (Soldaki, Filmden bir kare)

    Müşfik Kenter
  • Benjamin karakterini canlandıran Robinson Stévenin dizi ve sinema çalışmalarından tanıdığımız oyuncu Emin Gürsoy’u anmsatıyor.

    Robinson Stévenin (Filmden bir kare)

    Emin Gürsoy
  • Martin karakterine hayat veren Jacques Boudet yakın zaman önce kaybettiğimiz Türk basketbol adamı Doğan Hakyemez’i anımsatıyor.

    Jacques Boudet (En soldaki, Filmden bir kare)

    Doğan Hakyemez
  • “Şapkadan Geçmiş Çıktı”
  • “Villadan Babam Çıktı”
  • “Fikis Menü”

Renksiz Rüya

image

Filmin Künyesi:

RENKSİZ RÜYA | HEWNO BERENG | Yönetmen: Mehmet Ali Konar / Senarist: Mehmet Ali Konar / Oyuncular: Civan Güney Tunç (Mirza), Bilal Bulut (Mir Ahmed), Orhan Alıcı, Cuma Karaaslan / Türkiye / 2017 / Renkli / 80´

Sinopsis:

90’lı yılların karanlık politik olaylarının ortasında kalan Mirza, bu uğursuz, süreğen durumun mağduru olmaktan kurtulamamıştır. Annesinin ölümünün ardından iyice içine kapanıp gördüğü kötü rüyalarla savaşmaya çalışan Mirza’nın hayatı, Mir Ahmed’in bir süreliğine evlerine misafir gelmesiyle değişir. Renksiz Rüya, kuşatılmış bir zaman aralığında çocukluk, matem ve hayallerin hikâyesini, bir çocuğun yaşam ritmi ve farkındalığı üzerinden anlatıyor.

Not: Yukarıdaki paragraf Başka Sinema sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Filmi genel anlamda beğendim.
  • Oyunculuklar sade, doğal ve başarılı.
  • Senaryoyu dengeli buldum.
  • Çocuk oyuncu Civan Güney Tunç bakışları ile bile oynuyor pek çok yerde.
  • Mir Ahmed evin çatısında gördüğü Mirza’ya “haykır” diye bir tavsiyede bulunur. O anda olmasa bile filmin sonunda bu tavsiyeyi sessiz bir şekilde uygular Mirza.
  • Görsel atmosfer ve bir çocuğun yetişkinlerle olan iletişimini ele alma açısından bu yapım “Rauf” (Yönetmen: Soner Caner, Barış Kaya) filmini hatırlatıyor. Öte yandan “Renksiz Rüya” filminin daha başarılı olduğunu düşünüyorum.
  • Bingöl’e ait bir halk oyunu olan Kartal’a filmde yer verilmesi güzel olmuş.
  • Film için Ajda Pekkan’dan geliyor: “Haykıracak Nefesim Kalmasa Bile”
  • “Siyah Giyme Söz Olur”
  • “Siyah Giyen Adamlar”

Utanç

image

Filmin Künyesi:

UTANÇ | SKAMMEN | SHAME | Yönetmen: Ingmar Bergman / Senarist: Ingmar Bergman / Oyuncular: Liv Ullmann (Eva Rosenberg), Max von Sydow (Jan Rosenberg), Sigge Fürst (Filip), Gunnar Björnstrand (Jacobi, Belediye Başkanı), Birgitta Valberg (Jacobi’nin Eşi), Hans Alfredson (Fredrik Lobelius), Ingvar Kjellson (Oswald) / İsveç / 1968 / Siyah-Beyaz / 103´

Sinopsis:

Savaşın ortasında kalmış bir çiftin birbirlerine tutunma hikâyesi üzerinden utanç, ahlaki çöküntü ve şiddet kavramlarını ele alan Utanç, Bergman’ın ender distopya filmlerinden biri. Apolitik, sanatçı çift Eva ve Jan, savaştan olabildiğince uzak kalabilmek için ıssız bir adaya yerleşmişlerdir. Ancak eninde sonunda onlara ulaşan savaşın çiftin üzerindeki etkisi son derece yıkıcı olacaktır. Vietnam Savaşı’nın en sıcak döneminde çekilen film, savaşın kendisinden çok, birey üzerindeki psikolojik etkilerine değiniyor. Bergman, kendi yaşadığı ıssız Farö adasında çektiği Utanç’ta asıl savaşın hemen çeperinde süregiden “küçük savaş” kavramına yoğunlaştığını söylüyor.

Not: Yukarıdaki paragraf İstanbul Film Festivali sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Filmi genel anlamda beğendim.
  • Oyunculuklar ve yaratılan atmosfer başarılı.
  • Genelde Bergman filmlerinde pek rastlamam ama bu filmin ikinci yarısında senaryoda yer yer aksaklıklar yer alıyor.
  • Jacobi karakteri sima olarak Stalin’i andırıyor.
  • Jan karakterinin bir benzerini yakın dönem çalışmalarından “Turist” (Yönetmen: Ruben Östlund) filmindeki Tomas (Johannes Kuhnke) karakterinde görmek mümkün.
  • Bencil ve korkak olan Jan, Eva’nın elinden kayıp gitmemesi için bencilliğinden vazgeçmeden korkaklığını yenmeye çabalıyor.

Bikini Moon

image

Filmin Künyesi:

BIKINI MOON | Yönetmen: Milcho Manchevski / Senarist: W. P. Rosentha, Milcho Manchevski / Oyuncular: Condola Rashad (Bikini), Sarah Goldberg (Kate), Will Janowitz (Trevor), Sathya Sridharan (Krishna) / ABD / 2017 / Renkli / 102´

Sinopsis:

1994’te çektiği Before the Rain / Yağmurdan Önce ile etkisini yıllar sonra bile koruyan bir başyapıta imza atan Milcho Manchevski, yeni filminde belgeselin kurmacalığına, kurmacanın belgeselliğine, yani bu iki farklı tür arasındaki gri alana yönelik sorular yöneltiyor izleyiciye. Bikini Moon’da bir belgesel ekibi, zihinsel problemleri olan bir eski askeri, işlenmeye değer bir maden olarak görüp filmlerinin konusu haline getirmeye çabalıyorlar. Böylece farklı yaklaşımlar ve türler iç içe geçiyor, Manchevski, çağa ve çağın gerçeklik algısına dair bir tartışma açıyor. Bikini Moon, doğrunun göreliliğine ve ifşa etmenin şehvetine dair modern bir masal.

Not: Yukarıdaki paragraf İstanbul Film Festivali sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Filmi pek başarılı bulmadım.
  • Yönetmenin kurmaca ile belgeseli harmanlama tercihi maalesef başarılı olmamış.
  • Bikini rolünde Condola Rashad  iyi bir oyunculuk sergilemiş.
  • “Belgeseli kurmacalamak ya da kurmacalamamak. İşte bütün film bu!”
  • “Ya belgelediğin gibi kurgula, ya kurguladığın gibi belgele.”

Foxtrot

image

Filmin Künyesi:

FOXTROT | Yönetmen: Samuel Maoz / Senarist: Samuel Maoz / Oyuncular: Lior Ashkenazi (Michael Feldmann), Sarah Adler (Daphna Feldmann), Yonatan Shiray (Jonathan Feldmann), Shira Haas (Alma Feldmann) / İsrail / 2017 / Renkli / 114´

Sinopsis:

İlk uzun metrajlı filmi Lübnan (Lebanon) ile tanıdığımız Samuel Maoz’un yeni filmi Foxtrot’ta, filme adını veren dansın bir adım ileri bir adım geri hareketleri gibi, tüm karakterler ne yaparlarsa yapsınlar sonunda yine kaderlerini değiştiremiyorlar. Üç perdeden oluşan bir tiyatro oyununu da andıran bu dikkatle tasarlanmış filmin ilk perdesinde askerdeki oğlunun ölüm haberini alan bir anne baba ve yas sürecinde onlara “destek” olup yol göstermeye çalışan ordu mensuplarını izliyoruz. Ardından gelen bölümlerin sürprizlerle dolu gelişmelerinin hepsi savaşın anlamsızlığının ve sonuçlarının bireysel etkilerinin altını ustaca çiziyor. Uzun süre hafızalarda kalacak bu psikolojik gerilim, Venedik Film Festivali’nde Gümüş Aslan Büyük Jüri Ödülü’ne layık görülmüştü.

Not: Yukarıdaki paragraf İstanbul Modern sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Filmi genel anlamda beğendim.
  • Oyuncuların performanslarını başarılı buldum.
  • Görüntü yönetimi farklı ve başarılı olmuş.
  • Mizahi unsurlar İsrail filmlerinde genellikle karşılaştığımız türdendi.
  • Filmin sınırda geçen ikinci bölümü hem tempoyu hem de kaliteyi düşürüyor gibi geldi bana.
  • Sınırda geçen ve yer yer absürt durumlar içeren sahneler “Gişe Memuru” (Yönetmen: Tolga Karaçelik) filminde uzak bir yere sürülen Gişe Memuru Kenan’ın (Serkan Ercan) başından geçen olayları/sahneleri hatırlattı.
  • Animasyon içeren sahneler filme renk katmış.
  • Savaş, ordu, askerlik vb. gibi unsurlar açısından film bana başka bir İsrail yapımı olan “Dağların Tepelerin Ardında” (Yönetmen: Eran Kolirin) filmini hatırlattı.

Umudun Öteki Yüzü

image

7 out of 10 stars (7 / 10)

Filmin Künyesi:

UMUDUN ÖTEKİ YÜZÜ | THE OTHER SIDE OF HOPE | TOIVON TUOLLA PUOLEN | Yönetmen: Aki Kaurismäki / Senarist: Aki Kaurismäki / Oyuncular: Sherwan Haji (Khaled), Sakari Kuosmanen (Wikström), Janne Hyytiäinen (Nyrhinen), Ilkka Koivula (Calamnius), Niroz Haji (Miriam), Taneli Mäkelä (Myyjä), Simon Al-Bazoon (Mazdak) / Finlandiya / 2017 / Renkli / 100´

Sinopsis:

Bir tarafta Helsinki’de yaşayan suratsız ve soğuk bir adam olan restoran sahibi Wickström, diğer tarafta ise bombalarla sarsılan Halep’ten kaçarak kız kardeşi ile yollara düşen Suriyeli bir göçmen, Khaled. Bu uzun yolculukta kız kardeşi kaybolur ve Khaled bir geminin kazan dairesinde Helsinki’ye varır. Adeta bir uzaylı gibi gezdiği Finlandiya’da göçmenlik başvurusu yapan Khaled’i bürokratik saçmalıklar rahat bırakmaz ve göçmenlik bürosu, Halep’te bir sorun olmadığını, o yüzden ülkesine geri dönmesi gerektiğini söyler. Bir yandan da kız kardeşini bulmaya çalışan Khaled, Wickström’ün restoranında yaşamaya başlar. Bu birbirinden tamamen farklı iki insan hem iş arkadaşı hem de dost olurken dünya da her zamanki gibi dönmeye devam edecektir.

Not: Yukarıdaki paragraf Başka Sinema sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Filmi genel anlamda beğendim.
  • Filmdeki müzikler/şarkılar oldukça güzel.
  • Filmin hikaye/senaryo itibarı ile bir bütünlük oluşturduğu pek söylenemez. Dağınık bir film ortaya çıkmış diye düşünüyorum.
  • Bu filmin 2017 Berlin Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ödülü almış olmasını garip buldum.
  • Film Kuzey mizahından ögeler barındırmakta.
  • Göçmen bürosundaki görevli kadın ile Khaled’in birlikte yer aldığı görüşme sahneleri güzel.
  • Benzer bir konuya değinen yönetmenin bir önceki uzun metraj kurmaca filmi “Umut Limanı” ayakları yere daha sağlam basan bir çalışmaydı.
  • “Halep’in Tezenesi”

Toz

image

Filmin Künyesi:

TOZ | Yönetmen: Gözde Kural / Senarist: Gözde Kural/ Oyuncular: Öykü Karayel (Azra Naziri), Beran Soysal (Emir Naziri), Muhammed Cangören (Ghulhamali), Sayeed Masud Ahmadi (Majeed Durani), Haji Gul Aser (Ahmad Khan) / Türkiye / 2016 / Renkli / 120´

Sinopsis:

Azra’nın, ailesinin sır dolu geçmişinin izini sürerken; savaşın insanların kaderi üzerindeki etkilerini ve Afganistan’da yalnız bir kadın olarak çıktığı yolculuğu anlatan dram filmi Toz’un çekimleri İstanbul ve Afganistan’da gerçekleştirildi.

Not: Yukarıdaki paragraf Beyazperde sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Genel anlamda filmi beğendim.
  • Öykü Karayel’in siması 1985 yılında National Geographic dergisine kapak olan fotoğrafıyla ölümsüzleşen “Afgan kızı” lakaplı Sharbat Gula’ya benzemekte.
  • Afganistan’dan görüntüler film içerisinde iyi bir şekilde kullanılmış.

Kalp Zamanı: Ingeborg Bachmann – Paul Celan Mektuplar

image

Filmin Künyesi:

KALP ZAMANI: INGEBORG BACHMANN – PAUL CELAN MEKTUPLAR | DİE GETRÄUMTEN | Yönetmen: RUTH BECKERMANN / Senarist: INA HARTWIG, RUTH BECKERMANN / Oyuncular: ANJA PLASCHG (Ingeborg Bachmann), LAURENCE RUPP (Paul Celan) / Avusturya / 2016 / Renkli / 89´

Sinopsis:

Yıl 1948. Holokost’tan sağ kurtulabilmiş şair Paul Celan, yazar Ingeborg Bachmann’la tanışır. Bachmann’ın babası bir Nazi’dir. 1971’e gelindiğinde Celan intihar etmiş, âşıklar yalnızca bir sefer daha buluşabilmiştir. Ancak yirmi yıla yakın bir süre boyunca mektuplaşmışlardır. Samimi, romantik; hasret, kıskançlık, kırılganlık ve keşkelerle dolu mektuplar siyasi ve tarihi karmaşıklığın gölgesinde mümkün olamayan bir aşkı anlatıyor. Yönetmen Ruth Beckermann’ın basit gibi görünen bir yaklaşımı var: İki oyuncu (Plaschg ve Rupp) kayıt stüdyosunda mektupları okurlar. Ancak mektuplardan taşan duyguların yoğunluğu onları etkiler. Bir yandan da birbirlerinden hoşlanırlar, tartışırlar, sigara içip sevdikleri müziklerden ve dövmelerinden bahsederler. Tüm bunlar olurken kamera geri planda hep kayıttadır. Dünün aşkı bugünün ve yarının ihtimallerine dönüşür ve filmin yumuşak kalbi tam da burada gizlidir.

Not: Yukarıdaki paragraf !f İstabul sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Filmi genel anlamda vasat buldum.
  • Oyunculuklar/seslendirmeler başarılı.