Bir Yıldız Dönüyor

image

Filmin Künyesi:

BİR YILDIZ DÖNÜYOR | SOUVENIR | SOUVENIR | Yönetmen: Bavo Defurne / Senarist: Bavo Defurne, Yves Verbraeken, Jacques Boon / Oyuncular: Isabelle Huppert (Liliane Cheverny/ Laura), Kévin Azaïs (Jean Leloup), Johan Leysen (Tony Jones) / Belçika / 2016 / Renkli / 90´

Sinopsis:

Elle sayesinde kariyerinin belki de en müthiş yılını yaşayan Isabelle Huppert’in unutulmaz karakterlerine eklenen bir yenisi: Liliane yıllar önce Eurovision Şarkı Yarışması’na katılmış Fransız bir şarkıcıdır. Birinciliği ABBA’ya kaptırdıktan sonra kariyeri yokuş aşağı gitmiş ve en nihayetinde şarkıcılığı bırakmış, sıradan bir hayat sürmektedir. Ancak çalıştığı fabrikada, bir mesai arkadaşı onu tanır ve bu genç adam sayesinde geçmişte kalan şan ve şöhret, tekrar Liliane’ın hayatına girer. Komedi ve dram arasında başarıyla gidip gelen Bir Yıldız Dönüyor’da Huppert’in seslendirdiği şarkılar ünlü pop caz grubu Pink Martini’ye ait.

Not: Yukarıdaki paragraf İKSV sayfasından alınmıştır.

Öylesine

  • Vasatın altında bir film olmuş.
  • Isabelle Huppert’in kalibresine göre zayıf bir film olmuş.
  • “Unutursam Hatırla”
  • Jean Leloup karakteri “Stromboli” (Yönetmen: Roberto Rossellini) filmindeki Karen’e (Ingrid Bergman) aşık Denizci Antonio’yu (Mario Vitale) hatırlattı.
  • Yardımcı rolde Jean’ın babası filme renk/güç katmış.
  • Bir yıldız dönüyor belki ama film başladığı güçte dönemiyor maalesef.

Stromboli

image

Filmin Künyesi:

STROMBOLI | Yönetmen:  Roberto Rossellini  / Oyuncular: Ingrid Bergman (Karen), Mario Vitale (Antonio), Renzo Cesana  / İtalya / 1950 / Siyah-Beyaz / 81´

Sinopsis:

Roberto Rossellini’yle İngrid Bergman arasındaki ilk işbirliği, volkanik bir adanın fon olarak kullanıldığı, bir kadının varoluşsal krizinin anlatıldığı son derece etkileyici bir portre. II. Dünya Savaşı’nın ardından Litvanyalı bir göçmen (Bergman), savaş esiri kampında tanıştığı basit bir İtalyan balıkçısıyla (Mario Vitale) evleniyor ve birlikte kocasının Sicilya açıklarında ıssız bir adadaki köyüne gidiyorlar. Dünyadan kopunca duygusal olarak çökmeye başladığını hissediyor, ama dramatik bir uyanış onu bekliyor. Yönetmenin alameti farikası olan yeni-gerçekçiliği (balıkçıların yaşamı ve işlerinin anlatımı) derinden hissedilmiş bir melodramla dengeleyen Stromboli, tam bir aydınlanma.

Artılar

  • Ingrid Bergman’ın oyunculuğu oldukça başarılı.

Eksiler

  • Karen’in daha adım atar atmaz köyü beğenmemesi ve hemen geri dönmek istemesi bana biraz garip geldi. Keşke biraz zaman geçtikten sonra bu tepki bize gösterilseydi.
  • Karen’in köyden ve Antonio’dan kaçabilmek adına fener bekçisi ile yakınlaşmasını yadırgadım 🙂
  • Karen ve Antonio’nun köye ilk vardıkları andan itibaren filme bir süre eşlik eden müziği olumsuz buldum.
  • Büyük aşıklar olarak tanıştırıldığımız Karen ve Antonio çiftini bir öpüşürken göremedik 🙂

Keşif

  • Karen’in Peder ile daha iyi anlaşması ve onunla kısa süreli yakınlaşması bana “Aşkın İzleri” (Yönetmen: Terrence Malick) filmindeki Marina (Olga Kurylenko) ile Peder Quintana (Javier Bardem) arasındaki yakınlaşmayı hatırlattı.
  • Karen’in Peder ile kayalıkların orda konuştukları sahne güzeldi.
  • Yönetmenin balıkçıların gündelik yaşantılarına ilişkin detayları bizlerle paylaşmasını başarılı buldum.
  • Büyük balıkların avlanmasına ilişkin sürecin gösterildiği sahne güzel ve anlamlıydı. Bu süreci Karen de izliyor bu arada. Karen’in yüzüne doğru ara ara suların fışkırması onun daha da korkmasına ve bunalmasına yol açıyor.
  • Karen’lerin evine tadilat için gelen Amerikalı yaşlı amcalar hoştu.
  • Birdenbire yanardağın aktif hale gelmesi ve kül yığınlarının köyün üstüne salınması belki de bir anlamda doğanın Karen-Antonio çiftinin ilişkisinin bitimine ve/veya avlanan onca balığın diyetine dair bir mesaj olarak da okunabilir.
  • Tanrı ile arasının pekiyi olmadığı Karen’in finalde yanardağın orta yerinde Tanrı’ya yalvarması manidar.
  • Karen’in yanardağın eteklerinde, kayalıklarda dolaştığı bölümler “Serüven” (Yönetmen: Michelangelo Antonioni) filminde Anna’nın (Lea Massari) kayboluşa giden yolunu hatırlattı.
  • Köylünün Karen’e muamelesi biraz bana “Yatık Emine” (Yönetmen: Ömer Kavur) filminde köylünün Emine’ye (Necla Nazır) olan davranışlarını hatırlattı. Yatık Karen

Öylesine

  • “Stromboliyi kül aldı,
    Bir yar sevdim lav aldı.”
  • “Bir Balıkçıya Gönül Verdim”
  • Antonio der ki: “İlkelim ama Karen bende”
  • “Neden geldim Stromboliye,
    Tutuldum kaldım avare.”
  • “Yanardağlar Kızı Karen”
  • “Yanardağda Var Bir Kadın”

İtalya’ya Yolculuk

image

Filmin Künyesi:

İTALYA’YA YOLCULUK | VIAGGIO IN ITALIA | JOURNEY TO ITALY | Yönetmen:  Roberto Rossellini  / Oyuncular:  Ingrid Bergman (Katherine Joyce), George Sanders (Alexander ‘Alex’ Joyce), Maria Mauban (Marie Mauban), Paul Muller (Paul Dupont), Anthony La Penna (Tony Burton), Natalia Ray (Natalie Burton), Jackie Frost (Betty)  / İtalya / 1954 / Siyah-Beyaz / 97´

Sinopsis:

Homer Amca’nın evini satmak için Napoli’ye giden Londralı iş adamı George Sanders ve karısı Ingrid Bergman, sekiz yıllık bir evliliğin ardından konuşacak neredeyse hiçbir şeylerinin kalmadığını görüyor. Pazarlık uzadıkça, Bergman ona aşık olan ama çok genç yaşta ölen bir şairi hatırlıyor, Sanders işten uzak kaldığı için yakınıyor, sonunda da ayrılıyorlar – Bergman Müze’deki heykellerin yalınlığına, Vezüv kraterlerindeki iyonlaşmaya ve mezarlıktaki iskeletlere bakmaya gidiyor, Sanders ise Capri’deki arkadaşlarıyla takılıyor, kendisinden uzaklaşmış karısını gönülsüzce takip ediyor, çekici bir fahişeden yakasını kurtarmaya çalışıyor; ikisi de sonunda Pompeii’nin ölülerinin alçı kalıplarına bakmak için bir araya geliyor. Pek az şey oluyor, ama bir evliliğin inceden inceye çözülmesini görüyoruz. Kurtarmak için bir mucize mi gerekli? Rossellini ve Bergman’ın kendi evlilikleri de parçalanıyordu, dolayısıyla burada anlatılanlar salt kurgudan öte şeyler, zaman ve ölümlülük karşısında kırılgan bir birlikteliğin acı verici derecede içten bir anlatımı söz konusu.

Artılar

  • Ingrid Bergman ve George Sanders ikilisinin oyunculukları başarılı.
  • Katherine’nin müze ziyaretleri sırasında kullanılan müzikler iyiydi.
  • Katherine ve Alex çiftinin evliliklerinde gelmiş oldukları noktaya dair tespitlerini içeren diyaloglar oldukça başarılıydı.

Eksiler

  • Filmin sonunu biraz popülist buldum.

Keşif

  • Filmden bir replik: “Bazen bir insanın öksürüğü konuşmasından daha çok şey anlatabilir”
  • Katherine karakterinde “Gece” (Yönetmen: Michelangelo Antonioni) filmindeki Lidia (Jeanne Moreau) ile “Serüven” (Yönetmen: Michelangelo Antonioni) filmindeki Anna (Lea Massari) karakterlerinin bir karışımını gördüm.
  • Katherine’nin Dük ziyareti için giydiği siyah iddialı kıyafeti anlamlı buldum.
  • Katherine’nin film içerisinde yapmış olduğu müze/tarih ziyaretleri hem onun hem de bizlerin ruhlarımızdaki boşlukları doldurur nitelikteydi.
  • Tarihi gezilerde bu sefer  bir yanardağ kraterine uğruyoruz. Tur rehberi burada iyonlaşmanın etkisini ve gücünü gösteriyor. Burada etkiden kasıt, krater alanındaki bir noktada gaz açığa çıkarıldığı zaman yanardağın her noktasında gaz çıkışı görülmeye başlanması. Ben buradaki sahneyi bir de Katherine  ve Alex arasındaki ilişki açısından okudum. Sönmüş yanardağ krateri burada ikilimizin ilişkisini temsil ediyor. Hangi ortamda olursa olsunlar çiftimizin yaptığı en ufak bir tartışma, sonrasında ilişkilerinin tüm çehresinde gözlenebiliyor.
  • Kafataslarının sergilendiği yeraltı mezarlığı dehşet vericiydi.
  • Pompeii’de geçen son tarihi ziyaret de oldukça güzeldi. Rehber, çiftimize Pompeii’nin ölülerinin alçı kalıplarını göstermeye çalışıyor bir sahnede. Çıkan kalıplar bir kadın ve erkeğe ait. Katherine oldukça etkileniyor o kalıpları görünce. Belki de kendini ve Alex’i görüyor onların yerinde.
  • Katherine’nin müze ziyaretlerine yoğunlaşmasında ilk aşkı Charles’in ve onun şiirlerindeki kasvetli romantizmin etkisi olduğunu düşünüyorum.

Öylesine

  • “Tarihe Yolculuk”