Filmin Künyesi:
DURGUN HAYAT | STILL LIFE | STILL LIFE | Yönetmen: Uberto Pasolini / Oyuncular: Eddie Marsan (John May), Joanne Froggatt (Kelly Stoke), Karen Drury (Mary), Andrew Buchan (Müdür), Neil D´Souza (Shakthi) / İtalya / 2013 / Renkli / 87´
Sinopsis:
The Full Monty’nin yapımcısı Uberto Pasolini, ikinci yönetmenlik denemesinde sıradan bir adamın hayatını perdeye taşıyor. John, kimi kimsesi olmayan kişiler öldüğünde onların hayatlarını araştıran bir sosyal hizmet görevlisi. Ölenler için en ideal cenazeyi düzenlemeye çalışıyor, iletişimde olmadıkları yakınlarını son görevlerine çağırıyor. Bu ufak dedektiflik oyunlarıyla hayatını renklendirmeye çalışan John, aniden işine son verildiğinde ise elindeki son vakayı sonuçlandırmakta ısrar ediyor. Durgun Hayat komedi ve dram arasında sağlam bir denge tuttururken, ailenin öneminin altını çizen hüzünlü bir film.
Artılar
- John May’i canlandıran Eddie Marsan’ın film boyunca karakterin özelliklerini başarı ile taşıması güzeldi.
- Kısa bir süre yer alsa da Kelly Stoke rolünde Joanne Froggatt’in oyunculuğunu oldukça başarılı ve samimi buldum.
Eksiler
- Filmin ilk bölümleri adı gibi o kadar durgundu ki bu da izlenebilirliği olumsuz etkiledi.
- John May için aslında sıradan bir ölü gibi gözüken Billy Stoke’un cenazesinin onun için bu kadar önemli hale gelmesine pek anlam veremedim.
- Filmin mizahi tarafı biraz daha güçlü olabilirdi.
Keşif
- Film sanki son çeyrekte toparlıyor gibi geldi bana.
- Filmin son sahnesinde, vakti zamanında John’un cenazelerini organize ettiği ölülerin John’un mezarı başında toplanmaları güzel bir uygulamaydı. Bir bakıma iade-i ziyaret oldu.
- Yine filmin son sahnesinde John’un mezarı başına toplanan kalabalıkta bir “Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı” (Yönetmen: Ertem Eğilmez) ruhu da sezmedim değil. Şöyle bir hayal edelim. Mahmut Hoca (Münir Özkul) soruyor “Kim Öldü?” diye. Herkes sırasıyla “Ben öldüm.”, “Hayır ben!” diye diye en sonunda herkes “Biz öldük” diyor.
- John May karakterinin sadece işi ile ilgilenmesi ve dış dünya ile minimum boyutta ilişki kurması bana “Kavşak” (Yönetmen: Selim Demirdelen) filmindeki “Güven” (Güven Kıraç) karakterini hatırlattı. Kim bilir belki John’un da geçmişinde Güven’in yaşadığı gibi acı bir olay vardır. Yönetmen bu konuda hiç renk vermiyor.
- Finalde John’un ölmesi açıkçası benim için sürpriz oldu. Billy’nin cenaze töreni için o kadar uğraşan John maalesef törene katılamadan hayata veda etti. Bu kurguyu, hayatın durgunluğuna, sıradanlığına, bilinmezliğine dair bir okuma olarak yorumladım.
- Billy’nin bir arkadaşını ziyaret için huzurevine giden John’a, ikram edilen yemeğin her zaman yediği yiyecek çıkması hoş bir sahneydi. Ayrıca bunu John’un bir huzurevi ya da emekli yaşamı sürdürdüğüne dair bir okuma olarak da yorumladım.
- John’un hayatı durgun olduğu gibi filmdeki genel yaşam, sokaklar, mekanlar da durgun. Bu açıdan iyi bir bütünlük oluşturulmuş sanırım.
- Hep kravat takılı gördüğümüz John’u ilk ve son defa kravatsız görüyoruz. Belki de John’un bu durumuna alışık olmayan hayat gibi otobüs de bir anda afallayarak ona çarpıp ölümüne sebep oldu.
Öylesine
- John May, hayattan durgun yemiş birisi.
- “Durgun Hayatın Kavalcısı”
- Kelly’ye abayı yakan John’un pozisyonu biraz “Kadın Gören Masum Köylü” gibi olmuş hani.